Boynuzlu Musa ve Gök Tanrısı arasındaki ilişki bize ezoterik geleneğin sürekliliğini kanıtlar niteliktedir. Boynuzun ezoterik sırrı ve gök tanrısı arketipi binlerce yıldır insanlığın eylemlerine ve yollarına rehberlik etmiştir. Ezoterik gelenekteki arketipler isim, din, kültür, coğrafik alan değiştirseler bile evrensel bazda aynı bilgeliği sunmaktadırlar.
Geçtiğimiz günlerde çarşıda dolanırken, muhteşem bir Zeus heykeli gördüm. Sakalları ve saçındaki dalgalar, iri yarı kaslı yapısı, gözlerindeki sertlik, tamamen Zeus’u yansıtıyordu. Ama almak için incelediğimde ellerinde taş tabletleri gördüm ve bunun Musa heykeli olduğunu anladım. Peki Musa ve Zeus’un görüntüsünün bu kadar benzer olması tesadüf müydü?
Her ne kadar ikisi farklı kökten gibi gözükse de aslında ikisi arasında ciddi bir benzerlik söz konusudur. Bu mitolojik unsurun inançta yer alması olarak yorumlanabileceği gibi, Yunan ve Latin sanatının Antik Yunan mitlerinden yararlanarak Musa peygambere şekil vermesi olarak da yorumlanabilir. Haliyle Musa heykeli ve görselleri aslında Zeus’un bir formudur. Hatta antik Yunan çizimlerinde Zeus, koç boynuzlarıyla resmedilirken, Michelangelo’nun yaptığı Musa heykelinde de benzer boynuzları görürüz ve bu heykel de buram buram Zeus’u anımsatmaktadır (Yüzündeki öfke, vücut yapısı ve boynuzları dahil tüm detaylar ortaktır.) Elbette Michelangelo’dan önceleri de Musa boynuzlu olarak resmedilmiş ve yorumlanmıştır.
Michelangelo’nun yaptığı dahil birçok Musa heykelinde boynuzlar olmasını Tevrat’ın yanlış çevirisinden kaynaklandığını düşünür.
“Ve Musa daha sonra Sina Dağı’ndan iki antlaşma tabletiyle indi. Lord ile konuştuğu için yüzünün “boynuzlu” olduğunu bilmiyordu. Ve Harun ve İsrail’in çocukları Musa’nın boynuzlu suratını görünce, yanına yaklaşmaya korktular (Mısırdan Çıkış 34:29-30)
Buradaki boynuz kelimesini (İbranice “qaran”) daha sonra “ışıldayan” olarak çevirmişler ve tamamen anlamı değiştirmişlerdir. Aslında ortada yanlış çeviri yoktur. Çünkü “qaran” kelimesinin İbranice’de asıl anlamı “koç boynuzu”, “güç sembolü” veya “Tanrı’nın gücünü temsilen altardaki çıkıntılar”’dır. Kısacası ayetin orijinal anlamında bir hata olmasa da zamanla bunun hatalı bir çeviri olduğu düşündürtülmüştür. “qaran” kelimesi ile Kuran’da geçen “karn” kelimesi ortaktır ve ikisi de boynuz demektir. Boynuzlar veya çift boynuz manasına gelen “karneyn” kelimesini, Kuran’da “zülkarneyn” olarak görüyoruz.
Yine de ışıldayan olarak kabul edip, alnındaki ışık parlaması olduğu düşünüldüğünde bile çizimlerde bu ışıldama iki boynuz olarak resmedilmiştir. Bu da bir şekilde altındaki anlamın açıklığını vermektir.
Boynuz sembolizmi insanlık tarihi kadar eskidir ve ezoterik gelenekte çok büyük öneme sahiptir. Boynuz, otorite, güç, uzun yaşam ve özellikle saf eril enerjinin sembolüdür. Boğa kültü olarak kadim zamanlarda gördüğümüz boynuz sembolü, tarih boyunca eril tanrısallıkla özdeşleşmiştir. Çoğu boynuzlugiller türünde sadece erkeklerin boynuzlarının olması, dişilerin olmaması bunun eril sembol olarak kullanılmasına neden olmuştur. Boynuz, hayvanın hayatta kalması ve dişisini etkilemesi için önemlidir. Bunun yanında boynuza sahip olan dişi hayvan türleri ise kadim sembolizmde boynuzlu tanrıça motifi olarak karşımıza çıkmıştır. Ama bu ayrı bir araştırma konusudur.
Konumuza dönersek; Peki, Musa ile Yıldırım tanrısı arasındaki benzerlik sadece bu mu? Tabi ki hayır… Musa, on emirden bahsederken Tanrı’nın sesi gök gürültüsü olarak duymuş ve şimşekler çakmaya başlamıştır; İşte bu Tanrı’nın işaretleridir;
“Halk gök gürlemelerini, boru sesini duyup şimşekleri ve dağın başındaki dumanı görünce korkudan titremeye başladı. Uzakta durarak Musa’ya, “Bizimle sen konuş, dinleyelim.” dediler, “Ama Tanrı konuşmasın, yoksa ölürüz” “(Mısır’dan Çıkış 20-18-19)
Şimşekler yollayan, gök gürültüsü şeklinde konuşan, öfkeli veya sert mizaçlı bir Tanrı ve Tanrı’nın gücünü temsilen boynuz takan bir elçi, hem de dalgalı sakallarıyla… Zeus dâhil birçok Gök Tanrısının sert mizaçlı olduğunu ve şimşeklerle temsil edilip, koç boynuzlarıyla gücünün sembolize edildiğini söylememize gerek yok sanırım. Göksel ve eril tanrısal iradenin sembollerinin hepsini burada görmekteyiz.
Her ne kadar Zeus üzerinden bunları aktarsak da aslında burada kastedilen eski pagan gök tanrısı motifidir ve ilginç bir şekilde Tevrat’ta Tanrı için kullanılan bir diğer kelime “EL”’dir. El, pagan Kenan dinlerinde en büyük tanrıdır ve tüm tanrıların yöneticisi olarak geçer. Ugarit’te bulunan kil tabletlerde El, tüm insanların ve yaratıkların babası ve Tanrıça Asherash’ın kocası olarak geçen bir yıldırım ve gök tanrısıdır. Zeus ile birebir aynı arketip olan El, tüm tanrıların gücünü kendinde barındırır. Çölün, yıldırımınların tanrısıdır ve boynuzlu hayvanlar onun kutsal hayvanıdır. Hatta EL, iki adet boynuzla resmedilmiş ve heykelleri yapılmıştır.
El kelime anlamı olarak ilah demektir ve Ugarit dilinde karşımıza çıkmıştır. Ve tüm semitik dillerde (Aramice, İbranice ve Arapça) aynı kelime karşımıza çıkmaktadır. Gök tanrıları (Zeus, El veya başka isim) aynı zamanda insanlığa adaleti veren ve kurallar ile dini emirlerden de sorumlu tanrı olarak inanılmaktadır. Hatta kızdıklarında yıldırımlarını yollayarak gazap verebilirler veya insanları cezalandırabilirler eski inançlarda.
El isminin kullanılmasından daha da ilginci,Eski ahitte geçen El Elyon ismidir.
Tanrı’nın (Elohim’in) kayaları olduğunu ve yüksekteki (Yüksek) Tanrı’nın (El Elyon) kurtarıcıları olduğunu anımsıyorlardı. Mezmurlar 78:35
El Elyon ismi en yüksekteki Tanrı (El), yüksek Tanrı manasına gelmektedir. Genesis (Yaratılış) 14:18-20 ayetlerinde de yüksekteki Tanrı anlamında kullanılmıştır. Bu aynı zamanda ‘tepedeki tanrı” veya daha net bir ifadeyle “göklerdeki tanrı” manasına gelmektedir. Bu tabir Hristiyanların meşhur ilahisidir aynı zamanda (Göklerdeki babamız). Her ne kadar ifade açık olsa da, ilginç bir şekilde aynı terim yani El Elyon, pagan ugarit tabletlerinde de geçmektedir.
Bu basit karşılaştırma bize antik mitlerden İbrahimi dinlere kadar uzanan evrensel ezoterik arketipleri ve sembolizmi göstermektedir. Boynuzun ezoterik sırrı ve gök tanrısı arketipi binlerce yıldır insanlığın eylemlerine ve yollarına rehberlik etmiştir. Ezoterik gelenekteki arketipler isim, din, kültür, coğrafik alan değiştirseler bile evrensel bazda aynı bilgeliği sunmaktadırlar. Gök, hem sunduğu güneş, hava ve bereketi ile şefkatli bir baba, hem de yıldırımları, fırtınaları ve sert koşullarıyla sert ve otoriter bir kral olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu arketip bize hem insan doğasının içindeki göksel enerjiyi hem de her insanın (kadın veya erkek fark etmez) içindeki eril enerjinin göksel doğasına dair ipucu vermektedir. Bu arketipleri incelemek, keşfetmek ve irdelemek, bizlere kendimizi bilme yolunda rehberlik etmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder