Salı

Kutsal Sembollerin İşleyişi: Ezoterik Semboller ve İnisiyatik Öğreti

Yazar: Efe Elmas 

Semboller, her tarafımızı sarmış durumdalar. Okulda, işte, çevrede, sosyal yaşantımızda, trafikte, kitaplarda… Eskilerin antik sembolizminden şimdiki trafik sembolizmine kadar insanoğlu, var olduğu sürece sembolleri kullanmıştır.
Daha yazının olmadığı dönemlerde insanlar iki şey ile iletişim kurar ve bilgiyi aktarırdı; Ses ve Sembol… Ses, kısa ve net ses öbekleriyken (ah, aaa, vs..) semboller ise basit ama derin çizimlerdi. Daha sonra bu semboller, alfabelere ve alfabelerde yazıya dönüştü. Hala daha insanoğlu her alanda sembolizmin dilini kullanmaktan geri kalmıyor.
Sembolleri incelediğimizde elimizde birçok veri bulunur. İlk olarak tılsımsal ve büyüsel semboller vardır; Arapça tılsımlar, batı tarzda talismanlar, Afrika voodoo veveleri, sigiller… Nazara iyi gelenler, kısmet açanlar, defedenler ve çeşitli amaçlarla geçmiş bilgelerin kullandığı tılsımlı semboller. İkinci olarak incelediğimizde sonradan yaratılmış ama işe yarayan semboller görürüz. Bunlar tabiri caizse bilinçaltı ve evren arasında oluşturulmuş birer otoyollardır. Görsel imajinasyonu güçlendirirler. Mesela mandalalar ve kişisel semboller gibi. Ve asıl karşımıza çıkanlar ise ezoterik-okült sembollerdir. En eski zamandan bu zamana kadar gelmiş olan bu semboller bize bazı ezoterik yani gizli sırları anlatırlar. Bazen bu üç sembolizm dili birbirine karışır veya birbirinden türer.
Mesela Horus’un gözü sembolü hemen hemen her kültürde geçer; Meryem’in eli, Fatma Ana’nın Eli, hamsa… Sembol ezoterik açıdan her şeyi görme, kapsama demektir. Sembolün açılım her şeyi gören gözdür. Bu göz enerjiler arasındaki bağlantıyı da temsil eder, bu yüzden gözden çıkan enerjiyi de temsil eder. Bu açıdan Eski Mısır’da bu aynı zamanda şifa anlamına (nazara karşı) gelmekteydi. Zira gözlerden çıkan enerji bir yeri şifalandırmaya yetiyordu. Bunun el sembolü ile birleştirilmesi elin şifa vermesi anlamına geldi. Ve günümüzde nazardan korunmak için önemli bir tılsım oldu. Ezoterik bir anlatım, tılsıma dönüştü ve her kültürde yerini aldı.
Bu örnekte olduğu gibi simgeleri sınıflandırmaya çalışırken net bir sınır çizemeyiz. Yine de kafamızda bazı noktaların netleşmesi açısından ben üç başlık altında incelemek istiyorum; Ezoterik Semboller, Bilinçaltı Kökenli Semboller, Evrensel Semboller. Bu yazıda sadece ezoterik sembollere değinip, bir sonraki sayıda bilinçaltı sembollerinden bahsedeceğiz. Burada hem bilinçaltımızla oluşturduğumuz semboller hem de ortak bilince sinmiş sembollerin mekaniğini araştıracağız. Böylelikle ezoterik sistemin dışında, bilinçaltı ile şekilsel semboller arasındaki bağlantıyı göreceğiz.
Ezoterik Semboller; İnisiyatik Öğretim
Ezoterik semboller aslında bir tür öğretim sistemi için doğmuştur. Eski ezoterik tarihe göre Kozmik Mi döneminde, evrensel sırlar ve bilgiler sembollerin dili ile öğretiliyor, bu da öğretimi kolaylaştırıyordu. Görsel hafıza ile yapılan eğitimin gücünü hepimiz biliriz.  Hala da sembolleri kullanarak sayfalarca açıklamayı tek bir sembolle insanlara aktarabilmekteyiz. Mesela trafik işaretleri bu tür bir eğitimin yansımasıdır. Tek bir levha, görsel hafızayı hareketlendirmekte ve trafik ile ilgili bilgi vermektedir. İşte bu trafik levhaları gibi hem bilginin gelecek nesillere daha kolay anlatılması hem de ezoterik eğitim için semboller kullanılmıştır.
Eski Mu ve Atlantis dönemindeki sembolik eğitimlerin yararlı olduğu kesindir. Zira bu eğitim öğrencinin sadece bir şeyi daha kolay öğrenmesini sağlamıyor, aynı zamanda mantıksal çıkarımla daha fazla şey öğrenilmesi ve kendiliğinden keşfetmesi sağlanıyordu. Örnek olarak eski sembolizmde daireyi alırsak, daire ezoterik olarak güneş ile özdeşleştirilmiştir. Güneşin sembolizmi olan dairenin ezoterik açılımı yapıldığında; İlahi kaynak ortaya çıkar. Dairenin sonu veya başı yoktur. Yuvarlak hali en kusursuz şekillerden biridir. Sonu ve başı olmadığı için sürekli devri-daim yapar. Dairenin içi boştur ama o boşluk istenilen şeyle doldurulabilir, böylelikle dairenin “kapsama” anlamı da vuku bulmuş olur. Yaratıcı’nın bir başlangıcı veya sonu yoktur, her daim varolmuş olandır, bu yüzden köşeleri ve ucu olmayan herhangi bir sayı ile bağdaştırılamayan (Sonra 0’a dönüşmüştür) daire sembolü ile Yaratıcı’nın kudreti anlatılmıştır. Bu noktada benzetme olarak güneş kullanılmış çünkü güneşte Dünya’ya ışınlarıyla yaşam veren, sonsuz bir enerji kaynağına sahip olan bir yıldızdır. Böylelikle sembolik bir anlatımla öğrencilere Yaratıcı anlatılmıştır. Öğretmen tek bir daire çizdiğinde, dönemin öğrencileri Yaratıcı’nın tüm vasıflarını (Doğmamıştır, doğrulmamıştır, ebedi ve ezelidir, sonsuz bir döngüyü yaratır ve her şey onun içinde vuku bulur.) anlamış oluyorlardı, sonra daire içine çizilen çeşitli şekillerle de bilgi detaylandırılıyordu. Mesela yin-yang sembolünün gelişimiyle Daire içine aydınlık ve karanlık taraflar çizilmiştir. Bu da Yaratıcı’nın yaratımında dualitenin meydana geldiği ama zıtlıkları bütünleri oluşturduğu felsefesini ortaya çıkarmıştır. Bildiğimiz gibi yin ve yang sembolü hakkında bir kitap bile yazılır. İşte bir kitaplık bilgi bir sembol ile aktarılabilmektedir.
Bu Antik Mu ve Atlantis dönemindeki sembolizmin dili, çeşitli kıtalara yayılmış, mağara duvarlarında, piramitlerde, kutsal mabetlerde yerini almıştır. Haliyle O dönemden bize kitaplar ve bilgiler kalmasa da yığınla ezoterik bilgi taşıyan semboller kalmıştır. Eğer bu ezoterik sembolleri daha detaylı incelemek istiyorsanız James Churchward’ın Kayıp Kıta Mu isimli serisini okuyabilirsiniz.
Günümüzdeki öğretim sistemi yeniden bu tür bir bilgeliği kullansaydı, inanıyorum ki, eğitim süreci hem daha kısa hem daha güçlü olacaktı. Antik sembolik eğitim o kadar detaylı bir sistemdi ki, önce temel semboller anlatılırdı; Üçgen, kare, daire vb… (Bunlar aynı zamanda evrensel sembollerdir ve evrenin enerjisel-çok boyutlu sistemini oluşturur). Bu temel semboller üzerine yeni semboller eklenerek eğitim detaylandırılırdı. İç içe iki üçgen (Heksagram), daire içinde kare, kare içinde daire ve benzeri gibi semboller aktarılırdı. Örnek vermek gerekirse “+” sembolünün kolları uzatılıp kıvrılarak gamalı haç dediğimiz sembol üretilmiştir.
“+” sembolü dört enerjiyi tanımlar, bu dört enerji evrenin ve dünyanın akışını sağlar. “+” sembolü sadece dört enerjiyi anlatmak için kullanılırdı, ama swastika (gamalı haç) sembolü oluşturulduğunda bu dört enerjinin sürekli devridaim yaptığını ve bütünü oluşturduğunu anlatır. Swastikayı zihninizde hareketlendirin, en hızlı ana geldiğinde sanki tek bir daire gibi gözükür. Ama aslında dört enerji hiçbir zaman birbirine tam olarak temas etmez, lakin döngü o kadar süreklidir ki, yine de temas olmaksızın bütünü oluşturabilirler. Gamalı haç ve “+” sembolü ile anlatılan 4 enerji, ateş, hava, su ve topraktır. Bu dört unsur evrenin dört zeminini oluşturur. Evrensel açıdan bakarsak ateş yıldızları, hava kara delikleri, su galaksileri, toprak ise gezegenleri anlatır. Dünya açısından bakarsak su denizleri-okyanusları ve yağmurları, ateş magmayı ve güneşin yaşam enerjisini, hava rüzgarları, oksijeni, toprak ise dünyanın zeminini yani toprağı anlatırdı. Bu dört unsur beşinci unsurun üzerinde hareket ederlerdi (Bu da “+” sembolünün tam ortası)  Beşinci unsur ise eter veya ruhtur. Ayrıca gerektiğinde dört temel enerji üçgenlerin çeşitli şekilleriyle ayrı ayrı sembolize edilirdi
Bu temel geometrik sembolik eğitimin ardından daha girift hayvansal anlatımlar gelirdi; Köpek, baykuş, karga, geyik vb… Bu tür hayvansal semboller aslında doğanın dolayısıyla evrenin sistemini anlatmak için birebirdir. Genelde her bir hayvan bir kişiliksel özelliği veya bir erdemi anlatırdı. Mesela baykuş sembolü bilgeliğin sembolünü anlatmak için kullanılmıştır. Baykuş çizimi ile ilahi bilgelik, gözlemleme ve Spiritüel keşifler anlatılırdı.
Ardından deniz, göl, akarsu, dağ vb.. gibi doğal unsurların sembolizması öğretilirdi. En son olarak istenilen ezoterik sır diyagramlar ile aktarılırdı. Mesela su sembolünün yanına bir baykuş konduğunda, suyun bilgeliği anlatılmak istenirdi. Ama o baykuşun ve su sembolünün derinliği ile detayları öğrenciler tarafından bilinirdi. Veya su, göz ve beden semboller yan yana konduğunda şifa anlaşılırdı çünkü su elementi, bedeni şifalandırma özelliğine de sahiptir. Toprak içine çukur kazıldığında ölüm, üzerine yumurta konduğunda yeniden doğum anlaşılırdı. Çünkü yumurta (kozmik yumurta) evrensel doğumun sembolüydü. Böylelikle çeşitli diyagramlar ve simgelerin birleşimi ile bilgelikler inisiyatik öğretiye girenlere aktarılırdı.
Bu ezoterik öğretim sistemi okültizm içinde çeşitli yerlerde kendini göstermiştir. Mesela simya dalını incelerseniz bir çok okült sembolle karşılaşırsınız. Daha süslü resimler içerisinde sembolizmalar ile inisiyatik bilgi aktarılmıştır.
Günümüzde ise görsel hafıza eğitimleri ile aslında bu sembolizmalara dayalı eğitim yeniden canlanmaktadır. Oldukça gelişmiş olan bu ezoterik sistemle aşamalı olarak en derin bilgiler daha kısa sürede öğrencilere aktarılabilmekteydi. Umarım bir gün bizim de eğitim sistemimiz bu tür bir derinliğe ulaşır ve yıllar süren ezberci sistem yerine, bu tür bir ezoterik sistem yerleşir. Her ne kadar şimdilik gerçekleşmeyecek gibi gözükse de, bu konuda önemli adımlar atıldığını çeşitli eğitim seminerleri ile biliyoruz ve bu konuda eğitim sisteminin güçlenerek evrenselleşeceğine dair umutlarımızı yaşatmaya devam ediyoruz.m

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder