Ay geçerken halden hale, tüm ruhlar takip eder onun seyrini. Ayın döngüsü, döngüsüdür insanların. Bu seyir bir çemberdir, doğumun ve ardından ölümün ve yeniden doğumun çemberi…
Karanlık ayda, karanlığın bilgeliği ve zenginliği açığa çıkar, Ayın kadim hanımı eski sırları gece ehline fısıldar. Ve büyürken ay, artar sırlar, yükselişe geçer kadim yolu hatırlayanlar. Dolunay evresinde, yükselir ruhlar, dans ederler ayın altında kadim sırrın sihriyle sarhoş olanlar. Ayın kutsaması insanların üzerine gümüşi damlalarla yağar ve kadim büyü uyanır ruhlarda sessizce yükselirken geceye doğru efsunlu fısıltılar…
Ay, Güneş’in eşi, Dünya’nın kızkardeşi, gecenin, sihrin ve bilgeliğin temsili… Kadim zamanlardan beri, Ay’ın sırrı hep aktarıla gelmiştir ağızdan ağza ve gönülden gönüle. Ay’ın sırrına vakıf olmak, en gizli iç potansiyele kulak vermek demektir, Ay’ı duymak demek geçmişin ve geleceğin döngüsünden çıkıp, gecenin en karanlığında ki bilgelik ışığını taşımak ve hatta bu ışık haline gelmek demektir. Ayla uyumlu olmak, insanın kendi doğasının en gizemli noktalarını açığa çıkarıp, onları tanımak ve bilmek, bunların ötesinde en gizemli sırlarını öğrenmek demektir.
Ay doğmuyorsa yüzüne güneş vurmuyorsa pencerene, kabahati; ne güneşte ne de ay da ara. Gözlerindeki perdeyi arala. – Mevlana
İşte bu yüzden Ayın sırrı çok derindir, işte bu yüzden binlerce yıldır kadim gelenekler Ay Anne’nin sırlarını duymayı öğrenmeyi nasihat ederler. Ama her yiğidin harcı değildir gece ehli olmak ve ayın kadim sırrına karışma ve korkmadan karanlığın içine dalmak. Ancak ruhu daha ötesini merak eden cesur insanlar bu yola girmeye cesaret eder ve bu cesaretin ödülü ise kadim sırları öğrenmektir. Peki siz Mater Luna’nın rehberliğinde kadim karanlığın dehlizlerinde kendinizin en derin sırlarını keşfetmeye hazır mısınız?
Ay Tanrıçası’nın sırları
“Herkes ay gibidir ve herkesin hiç kimseye göstermediği bir karanlık tarafı vardır” Mark Twain
Tanrıça serilerinde daha önce Ay’a bolca değindik, ayın öneminden ve Yaratıcı’nın yaratımında ki dişil prensip olan Tanrıça’nın zuhur etmiş görüntüsü olduğundan bahsettik. Bu yazıda, Ay’ın sırlarının derinliklerine ineceğiz. Ay, eskilerin tabiri ile “ay anne” veya “ay tanrıçası”, yaydığı sihirli ışığıyla ruhları besler ve kişiye aynalık eder.
Hepimiz yin ve yang enerjileri olduğunu biliriz, yang eril enerjiyi, yin ise dişil enerjiyi temsil eder. Yang yani eril enerji beyazla temsil edilir çünkü beyaz yansıtıcıdır, dışa dönük, yaratan, başlatan enerjidir. Yin ise siyah ile temsil edilir çünkü alıcı, içe dönük, değiştiren ve devam ettiren enerjidir. İşte bu temel yin ve yang enerjiler yani eril ve dişil enerjilerin doğrudan fiziksel tezahürlerini ay ve güneşte görürüz. Yalnız bu enerjilere daha spesifik isimler verilir, Güneş’in yaydığı saf eril enerjiye solar enerji, Ay’ın yaydığı saf dişil enerjiye lunar enerji denir.
Solar enerji yani Güneş’in yaydığı eril enerji, yaşam enerjisidir, şifalandırır, yaşam verir, bilinci güçlendirir, Lunar enerji yani Ayın yaydığı dişil enerji ise oldukça mistiktir, sezgileri arttırır, eskilerin tabiriyle sihirlidir ve büyü enerjisini arttırır (düşüncelerle daha kolay evreni etkileme), bilinçaltını besler veya açığa çıkarır. Solar enerjiyi bilincin üst katmanı dersek, Lunar enerji bilinçaltıyla alakalıdır.
Bu yüzden esasında ayın sırları aynı zamanda bilinçaltımızın sırları demektir. Ay’da bahsettiğimiz karanlık, kötü manasında değil, gizli, keşfedilmeyi bekleyen, bilinmeyen manasındadır ve bilinçaltı tam olarak böyledir. İşte Ay’ın tesirleri aynı zamanda bilinçaltımızda olan yani karanlık tarafımızda ki sırları, hazineleri de keşfetmektir. Unutmayın, hazineler her daim toprağı altında, karanlıkta gizlidirler! Ama bu cesaret ister, çünkü bu aynı zamanda kabul etmek istemediğimiz, geçmişe attığımız kusurlu yanlarımızı da kabul etmek ve keşfetmek demektir. Bu gizemli karanlık yani bilinçaltımızın derinlikleri, bizim gizli hazinelerimizi ve özel yetilerimizi sakladığı gibi, korkunç yaratıklarımızı ve canavarsı yönlerimizi de saklar yani derin acı ve travmalarımızı, derin cinsel dürtülerimizi, fantezi dünyalarımızı, geçmişe ait bastırdığımız hisleri… İşte bu yüzden gece ehli olmak zordur yani karanlığın derinliklerine inmek cesaret ister. Kadim Ay’ın sırrı bize bunu anlatır ama bunu anlatırken Ay Anne bize elinde ki meşaleyle yani ayın ışığıyla, karanlığın ışığıyla yol gösterir.
Bu yüzden karanlık tanrıça olarak resmedilen ve ayla ilişkilendirilen Hecate bir meşale taşır. Ay anne bize, elinde ki ışıkla, kendi karanlığımızın sırlarını keşfederken bize yol gösterir. Nereye gitmemiz gerektiğini, en derin korkularımızın nasıl aslında basit şeyler olduğunu, umursamadığımız olayların bizi ne kadar incittiğini ve gizli benliklerimiz arasında nasıl yetenekler sakladığımızı bize kadim ışığıyla gösterir. Bu ışık bahsettiğimiz gibi karanlığın ışığıdır.
Işık, eskilere göre iki türlüdür aydınlığın ışığı (Tanrısal ışık, güneş) ve karanlığın ışığı (Tanrıçsal ışık, ay), Bu ikisi arasında bir dönüş vardır. Güneş yerini Ay’a, zamanı gelince de Ay yerini Güneş’e bırakır. Aydınlık ve Karanlık yani bu iki derin bilgelik, birbirini tamamlar ve içlerinde birbirlerini taşırlar, Güneş içinde karanlığı, Ay ise aydınlığı, ışığı taşır ama zıtlıktan dolayı bunlar bir araya gelemezler. Güneş indiğinde Ay çıkar ve Ay indiğinde Güneş belirir… Tasavvufta buna kavuşamayan iki sevgili benzetmesi yapılır. Aslında onlar kavuşur, ama gökyüzünde değil, İnsan ruhunun derinliklerinde. Bizler güneşten ve ay anneden aldığımız enerjileri ruhumuzda bütünleyerek, onların bilgeliğini içimizde tamamlarız ve kendi keşfimizi yaparız.
Ay Anne
İzin ver Diana’nın orman sakinleri olalım, gölgenin beyleri, Ay’ın sadık hizmetkarları olalım. Shakespeare
Ay, saf yang enerjisinin yani dişil enerjinin, kaynağı olduğunu söylemiştik gecenin ışığıdır zira karanlıktır, Güneş ise saf yin enerjisinin kaynağıdır yani eril enerjinin kaynağıdır, gündüzün enerji kaynağıdır, aydınlıktır. Bir verici ve yaratıcı enerji olan Güneş, kendi sonsuz enerji kaynağını kendi “yaratır” ve bunu hem Dünya’ya hem Ay’a verir. Pasif dişil enerjinin temsili olan Ay ise bu enerjiyi absorbe eder ve “yansıtır”. İşte Güneş ve Ay’ın genel doğası bize yin ve yang enerjilerinin oldukça fiziksel yansımaları olduğunu gösterir. Eskiler bu bilgelikleri keşfetmişler ve yin enerjisinin bilinci olan Tanrıça’nın benliğinin Ay’ın enerjisinde olduğunu keşfetmişlerdir, bu yüzden Ay’ın doğrudan Tanrıça’nın bir sureti, görüntüsü olduğunu derinden hissetmişlerdir.
Tanrıça, kendini Ay’ın suretinde gösterir.
Bu yüzden Ay tanrıçası aynı zamanda öz Tanrıça enerjisini temsil eder. Çünkü tanrıça üç yüzlüdür, bakire, anne ve yaşlı bilge kocakarı. Bunun gibi Ay’da üç yüzlüdür, hilal, dolunay ve karanlık ay. Bu yüzden ayın döngüleri tanrıçanın döngülerini temsil eder. Eskiler Ay ile çalışmanın Tanrıça ile doğrudan iletişim kurmayı sağladığını ve Tanrıça’nın Ay’ın bilincinde ve sırrında saklı olduğunu biliyorlardı. Haliyle Ay, kendi başına bir tanrıça olarak kabul edilir ve bu yüzden Ay anne ya da Ay Tanrıçası olarak adlandırılır.
Ay anne aynı zamanda aşuktur. Güneş ise maşuk…
Güneş ışığını yayar ve Ay anne Güneş’in ışığını alır, Güneş eril prensip olarak yaymakla görevlidir, Ay ise dişil prensip olarak bunu dönüştürmek ve alıp yansıtmakla. Bu yüzden tasavvufi benzetmelerde Güneş maşuk yani aşık olunan, Ay anne ise aşık olandır. Çünkü Ay ışık için Güneş’in peşinde koşar ve onun ışığı olmadan parlayamaz, Ay’ın ölümün derin doğasından yaşamın doğasına geçişini Güneş sağlar. Hatta Mevlana Şems-iTebrizi Güneş’e kendisini ise Ay’a benzetir. O’nu kendisini aydınlatan veya aydınlanmasına vesile olan Güneş (zaten Tebrizi’nin Şems olarak anılması da tesadüf değildir, şems güneş demektir) kendisi ise bu ışığı alan ve gönlünde Allah aşkına dönüştürerek insanlığa yayan, gecenin sert koşullarına merhamet, şefkat ve sevgi ışığını tutan Ay gibidir. Şems, sert, rasyonel ve dikte edici bir yapıya sahipken, Mevlana duygusal ve aşkınlık halinde ki bir yapıya sahiptir. Burada dahi Ay’ın ve Güneş’in bilgeliği mevcuttur. Şems-i Tebrizi’nin, Makalat’ında şöyle geçer; “Bu Mevlana Ay’dır; benim varlığımın güneşine gözler erişemez. Ancak Ay’a erişebilir. Işığının ve aydınlığının son derece parlaklığından dolayı gözler Güneş’e bakamaz. O Ay Güneşe erişemez ama Güneş Ay’a yetişebilir.”
Ay denklikleri
Yüce Annenin kelimelerini işit, ki o, kadim olan Ay anne anılır farklı isimlerle; diana, Luna, Selene, Artemis, İsis, Astarte, Melusine…
Ay’ın enerjisini temsil eden bazı denklikler önem arz eder. Burada bazı temel denklikleri veriyoruz. Burada ki metal, taş, bitki ve semboller Ay’ın enerjisini taşırlar ve Ay’ın sihrini yani enerjisiniz (Lunar enerji) çekmemize, Ay anne ile iletişime geçmemize yardım ederler.
Günü: Pazartesi (Monday; moon-day; ay günü)
Metal: Gümüş , platinyum, itriyum
Bitki: Yasemin, lavanta, sandal, mür, biberiye, pelin otu, su teresi, zambak, gündüz sefası, kedi otu, kedi nanesi, söğüt, okaliptus, kafur, lotus
Taş: Ay taşı, beril, aleksandrit, ayna camı, dağ kristalleri
Karşılıkları: Sezgiler, Mİstizm, Vizyon (durugörü), rüyalar, duygular, hayal ve düşler, kadın, tanrıçalar, doğum, reenkarnasyon, astral seyahat, değişim (transformasyon), sihir, bilinçaltı
Sayıları: 3, 9 (kabalistik karşılığı), 81, 369(Sihirli karesi), 3321 (Her daim 3′ün katları)
Elementi: Su, (bazı kaynaklara göre havada dahildir)
Sembolleri: Gümüş kase, Tavşan (nedenine Tanrıça’nın sembollerinde değinmiştik), kedi (kediler Ay’ın yaratıklarıdır, ayın enerjisiyle doludurlar. Bu yüzden ay ile kediler arasında doğrudan bağlantı vardır), geyik, baykuş
Meleği: Cebrail
Tanrıçaları: Diana (roma), Luna (Roma), Selene (yunan), Artemis (yunan), İsis (mısır), Bastet(mısır), Hecate (Anadolu-yunan), Tivs (etruskan), Enzu (Sin) (etruskan), Varuna (hint), Uma (hint), Danu (irlanda), Cerridwen (kelt) (Binlerce ay tanrıçası vardır, bazıları doğrudan Ay’ın hanımı olarak isimlendirilirken bazıları ay’la ilişkili olarak farklı anılır. Ay Anne veya Ay tanrıçası aslında daha bütüncül olarak ele alınır pagan geleneklerde. Farklı suretlere bölünse de, özü aynıdır bu yüzden genel bir isim kullanılır genelde)
Müzik Aletleri: su sesi çıkaran çalgılar, Ziller, mandolin, kabak çıngarağı, ney, arp, üçgen
Ay kültü
Ay kültü neredeyse her kadim gelenekte ve eski kültürde yer edinmiştir. Ay Tanrıçası ve onun kızlarıyla oğullarının yöntemini belirler. Güneş ve Ay kültü birbirini tamamlayan iki unsurdur. Güneş kültü dışa, Ay kültü içe dönük çalışmalar bütünlüğü taşır. (Eski Mısır’da İsis ve Osiris inisiyasyonu şeklindedir bu süreç) Ay kültünde sezgiler, içgüdüler ve akışkan ritüeller ön plandadır. Teorik bilgiler söz konusu olmakla birlikte, Ay kültünde teorik bilgiden çok sezgisel bilgi ön plana çıkar, ki buna kehanet pratikleri de dahildir. Kehanet pratiği derken sadece gelecek bilgisi olarak anlaşılmamalı, bilinmeyen sırları vizyon, görü ve çeşitli teknikler -tarot, suya bakma vs.- ile öğrenme sanatı olarak farz ediyorum. Kişi iç sesini dinler ve içinden geçeni yapar. Bu yüzden Ay ışığı altında eskiler dans ederdi ve içlerinde ki potansiyeli, bilinçaltlarında ki hazineyi bir trans haliyle dışarı çıkarırlardı.
Işığımı parlattığımda gecenin en karanlık saatinde,açın kalbinizi ve bakın gökteki suretime. Ben Ayın hanımı, unutulmuş sırları bahşedeceğim size- Ma
Ay kültünün bulunduğu özel ezoterik oluşumlar ve merkezler olmuştur tarih boyunca. Örneğin İtalya’da Stregheri’lar arasında bir dönem ciddi şekilde yoğunlaşan Diana kültü veya Teselya’da bulunan Ay kültü buna örnektir. Burada onlara uzun uzun değinme olanağımız yok ama Teselya kültürüyle özdeşleşmiş eski bir gelenekten bahsetmemiz önemlidir.
Ayı Aşağı Çekme (Drawing Down The Moon)
Teselya’nın büyülü sözleriyle,
yıldızları, Ay’ı indirmişti göklerden. – Iambus
Ayı aşağı çekme ritüeli, Ay kültünün en eski ve en kadim ritüellerinden biridir. Bu ritüel ancak ezoterik inisiyasyonun en üst seviyesine gelmiş (coven sisteminde yüksek rahibe) bir “bayan” tarafından yapılırdı.
Ay kültü bahsettiğim gibi, ezoterik öğretinin iki önemli kolundan biridir. Bir diğeri ise güneş kültüdür. Karma ezoterik geleneklerde güneş ve ay kültü birlikte inisiyasyon sürecine girenlere öğretilirdi. Bunun için önce Ay kültü öğretilir sonra Güneş kültüne geçilirdi. Bazı ezoterik gruplarda ise bayanlara ay kültü, erkeklere güneş kültü odaklı bir ezoterik eğitim verildiğini görüyoruz.
Antik mısır’da ay ve güneş kültü kendini İsis inisiyasyonu ve Osiris inisiyasyonu olarak göstermiştir. Ay kültünde öğrenci içgüdülerine öğrenmeyi, sezgilerini dinlemeyi ve yüksek Aysal sırlar vasıtasıyla bilinçaltının derinliklerine yolculuk etmeyi öğrenirdi. Bu Ay kültünde en üst derece ritüellerden birisi ise Ayı Aşağı Çekme ritüelidir.
Geleneğin kökeni hakkında en detaylı bilgiler, greko-roman geleneklerinden elde edilen, alıntılar ve resimlerde görülmüştür. Bunlardan en bilineni Teselya cadılarıdır. Teselya’da bulunan ve aynı zamanda kahin olan cadıların (aynı zamanda rahibeler), Tanrıça’nın verdiği güçle Ay’ı kontrol edebildiklerine inanılırdı. Hatta bunla ilgili cümleleri ve inançlar bu zamana kadar geldiği gibi seremoniyi canlandıran vazo resimi de mevcuttur;
“Eğer aya emir verirsem, o aşağı gelecektir ve eğer gündüzü tutmak istersem, gece başımın üzerinden gitmeyecektir; ve yeniden, denize açılmak istersem, gemiye ihtiyacım yoktur ve eğer gökyüzü boyunca uçmak istersem, ben ağırlığımdan arınığım… ” Teselya Cadıları.
(Bu resimde dikkat etmenizi istediğim çeşitli noktalar var. yukarıda daire şeklinde Ay’ı ve Ay’ın hanımını görüyoruz. Soldakinde bir kılıç ve kask, sağdakinde ise bir asa mevcut. Ayrıca el jestleri de önemli)
Bu ritüel uygulandığında yapan cadıların bembeyaz olduğu, toprağın üzerine Ay suyu denen köpüğümsü sıvıların toplandığı (ki bu sonra iksirlerde kullanılırdı), bu ritüel ile gerçekten Ay’ı kontrol edebileceklerine inanılmıştır. Bu ritüel sırasında, inançlara göre teselyalı kadınlar Ayı aşağı çektikleri için ürkütücü bedeller ödemektediler örneğin çocuklarını veya gözlerini kaybetmek gibi.. Hatta Ay tutulmaları da bu ritüele bağlanmıştır.
Elbette bu söylenceler, bu geleneğin ezoterik yönünü bilmeyen ve sadece halk arasında konuşulan bilgilerden, dedikodulardan öte gelmektedir. Ritüelin asıl amacı ise bilindiği üzere Ay’ın enerjisiyle tamamen dolup, Tanrıça’yı bedenen kabul etmektir.
Dolunay zamanı yapılan bu ritüelde, genelde ıssız orman içleri ve araziler tercih edilirdi. Başrahibenin ve rahibelerin çıplak olması, tamamen arınık olmanın, ve kutsal giysi olan bedeni kabul etmenin (aynı zamanda bir bebek gibi kişinin ÖZ’üne dönmesinin) sembolü olarak önem arz ederdi. Bazı geleneklerde başrahibeye hilalden gümüş bir taç takılırdı, bu taç lunar tesirleri çekmesinde önemli bir ritüel aracı olurdu. Başrahibe kılıcını gökyüzüne kaldırır ve ritüele başlardı. Bunun için başrahibe trans haline geçer ve çeşitli dualar, tılsımlar ile Ayın enerjisini vücuduna almaya başlardı. Tamamen Ayın lunar enerjisiyle dolduğunda, diğer grubun üyeleri veya coven rahibelerinin de dualarıyla Tanrıça çağırımı (invokasyonu) yapılır ve başrahibenin bedenine invoke edilirdi. Bu noktada Tanrıça, başrahibenin bedeniyle bütünleşir ve başrahibe vasıtasıyla kişilerle konuşur, onları kutsar, onlara ayın sezgisel enerjisini yüklerdi. Yani Tanrıça, bu kadim ritüel ile, başrahibenin vücudu vasıtasıyla Dünya’ya bedenlenir ve doğrudan temas kurardı, gizli sırlar, formüller verdiği gibi kehanetlerde bulunur ve ayrıca Tanrıça oradakileri kutsardı. Bu yüzden bu ritüel çok gizli ve kutsal bir şekilde icra edilirdi.
Bu yüksek enerji yaratımı sırasında üyeler gerçekten de Ayın aşağı doğru çekilip büyüdüğünü görebilirlerdi çünkü zihin o enerjinin akışını böyle algılayabilirdi, bunun yanı sıra başrahibe kendi görünümünde değil Tanrıça’nın suretinde görülürdü ve bembeyaz bir ten ile etrafına bembeyaz ışık saçardı. Bu yoğun enerji, bazılarında astral seyahat deneyimleri yaşamalarını sağlardı. Elbette bu gelenek her dolunayda yapılmazdı, sadece özel dolunay zamanların da veya dolunay-sabbat (mevsim döngüleri) kesişimlerinde uygulanırdı. Yüksek bir enerjiye kanal olmaktan dolayı baş rahibenin yaşlandıkça ve ritüel yaptıkça gözlerinin zayıfladığı (hatta kör olduğu) doğrudur ama dünyevi gözleri zayıflarken, ruhsal gözü açıldığı için her şeyin, özellikle fiziksel olarak gördüğümüz şeylerin ötesini görmeye başlardı. “Kör kahin” motifi de bunu tanımlar esasında. Fiziksel gözlerin kör olması, ruhsal gözün tamamen açılması demektir ve kişi maddenin ötesini görebilmeye başlar. Burada gerçekten kör olma söz konusu olmasa bile, kör kahin demek fiziksel gözleriyle değil artık gönül gözüyle gördüğü anlamına gelir.
Bu geleneğin benzerini sadece Yunan ve Teselya’da değil Antik Mısır’ın İsis inisiyasyonu seremonilerinde İsis’in yüksek rahibe vasıtasıyla bedenlenmesi ve rahip rahibeleriyle konuşması, bilgi vermesi olarak görüyoruz. Ayrıca Antik Sümer’de ve diğer geleneklerde de bu ritüel büyük sükunetle uygulanırdı.
Ay tamamlandığında
Dans eder Ay’ın kızları ve oğulları,
Dans ederler beni yad ederek hatıralarında
Yıldız süslü gökyüzünün altında
Geceyi delen Ay’ın ışığında.
Nefesim nefesleri olur, ruhum ruhları
Uyanır eski sırlar ruhlarında,
Dönüşür bedenleri mabedime
Bedenlerine konuk olduğumda… - Ma
Bu geleneği farklı bir şekilde devam ettiren, neo pagan gruplar, wiccan ve cadılar vardır. Covenlerda yüksek rahibeler, Ay’ın aşağı indiğini imgeleyip, Ayla bütünleşerek, Tanrıça invokasyonu yapmaktadılar ve imgelemelerle bu ritüeli desteklemektedirler, tabi bu çalışma daha çok ayın lunar enerjisini çekme şeklindedir Tam bir tanrıça birleşimi gerçekleşmemektedir. Bazı wicca geleneklerinde, bu ritüeli başlatan başrahiptir.Başrahip, başrahibenin sağ göğsüne, sol göğsüne ve rahmine birkaç kez dokunarak, rahibe üzerinde ters üçgen çizer. Burada ki ters üçgen su elementinin sembolüdür. Böylece başrahibenin invokasyonuna yardımcı olur. Vücuda ters üçgen, “suyun çağırımı” olarak geçer. Bunu arkasında ki fikir, suyun alıcı ve dişil enerji taşmasıdır, böylece rahibe de Tanrıça’nın enerjisini tutacak bir alıcı, (ve aynı zamanda aracı), onun enerjisiyle dolacak boş bir “kadeh” olmuş olur.
Elbette bazı kadim gelenekleri devam ettiren coven ve cadı grupları hala bu eski gelenekleri devam ettirmekte ve Tanrıça’yı Dünya’ya davet ederek, onun kadim bilgeliğinden faydalanabilmektedirler.
Sezgileri ve psişik yetileri arttırmak için Ay çalışmaları
Ay taşı
Ay taşı, silikat grubunda, süt beyazı renkteki mermerimsi taş üzerinde camsı bir tabaka haline bulunan doğal taşlardır. Bu taşları ışığa tuttuğunuzda mavimsi tonlarda parlarlar ve gerçekten de sihirli olduklarını hissettirirler.
Burada önemli nokta sentetik değil (plastik gibi gözüken) gerçek aytaşı kullanmanızdır (taş üzerinde camsı tabaka halinde olur) ve gerçek ay taşının fiyatının da yüksek olduğunu söyleyebiliriz.
Aytaşı, eski inançlarda doğrudan ayın ışığını ve sihrini taşıdığına inanıldığı için kutsal sayılırdı ve dikkatli bir şekilde kullanılırdı. Hala daha bu amaçla kullanılmaya devam etmektedir. Ay taşı sezgileri arttırır, Ayın lunar enerjisini bize aktarır ki bu dişi enerji de aynı zamanda doğurganlık konusunda yardımcı olur. Bu yüzden arap geleneğinde doğurganlık için bayanlar Ay taşı takardı.
Sezgiselliği arttırdığı için, vizyon alınımı kolaylaştırmakta ve rüyaları netleştirmektedir. Hatta Ay taşı ile istenen cevaplar rüyada alınabilir.Mavimsi parıltısı aynı zamanda su ile alakalıdır bu yüzden duyguları hassaslaştırır, farkındalığı arttırır, ağrıları dindirici, şifa vericidir, iletişim yeteneği kazandırır ve duygusal dengeye gelmemizi sağlar. Bayanların dişil enerjilerini dengelediği için hormonal denge konusunda yardımcıdır.
Aytaşını kullanırken gümüş çerçeve ile kullanmak, aysal tesirleri cezp etmemizi sağlayacaktır. Gümüş Ay’ın metali olduğu için aytaşının tesirini arttıracaktır.
Oldukça sihirli ve mistik olan bu taş, tamamen ayın enerjisini kullanmamız konusunda ve Ay tanrıçasının bilgeliğini idrak etmemizde büyük fayda sağlar.
Önemli olan nokta ay taşını bilhassa balık ve yengeç burçlarının iki haftadan uzun takmamasıdır. İki haftadan uzun takıldığında kişide depresif duygular, tembellik ve paranoya (lunar enerjinin aşırı etkisi böyledir) gibi sorunlar yaratabilir. Bunun dışında bu taşı taktığınızda ne söylediğinize dikkat etmeniz gerekir çünkü yalan söylemenizi engelleyeceği gibi, söylemekte diretirseniz bunları ortaya çıkartabilir…
Ay taşını arındırma ve yükleme
Ay taşını, gümüş çerçeve ile aldıktan sonra tuzlu suda 3-4 saat bekletin veya akan suda 30 dakika kadar temizleyin. Reiki biliyorsanız temizleme işini Reiki ile yapabilirsiniz veya bir gece toprağa gömerek de arındırma yapabilirsiniz. Arındırmadan sonra ay taşını aktifleştirmek için, dolunay günü, Ay ışığı altında taşınızı elinizde tutun. Bunun ardından dolunayın gümüşi mavi parıltılı sihir ve mistizm yüklü enerjisini auranızdan ve taç çakranızdan çektiğinizi imgeleyin. Ve tüm enerjiyi ay taşına yükleyin, şimdi ay taşını havaya kaldırın ve kadim Aydan, Ay anneden onu kutsamasını isteyin. (İçinizden geldiği gibi…) Ay taşının, tüm ihtişamıyla Ay gibi gümüş mavi parladığını imgeleyin ve ardından bir kase suyun içine koyarak, sabaha kadar dolunay ışığında bırakın.
Bu yüklemeyi her dolunayda yineleyebilirsiniz veya sadece dolunay ışığı altına bırkamanız yeterli olacaktır.
Ay kutsama yağı
Ay’ın kutsal bitkileriyle yapacağınız ve dolunayda yükleyeceğiniz bu yağ ile meditasyonlar, psişik çalışmalar öncesinde alın çakranızı aktifleştirebilir ve sezgisel-psişik enerjinizi yükseltebilirsiniz. Bu her tür kehanet çalışması (hem kehanet araçlarının , tarot vs., kutsanması hem de bakım öncesi) için kullanılabileceği gibi, dilek çalışmaları, Astral seyahat çalışmaları, sezgi arttırma, görüyü güçlendirme gibi çalışmalarınız için de kullanabilirsiniz.
Ay yağı yapmanın iki yöntemi vardır; Ya hazır yağları alıp karıştırırsınız (kolay yöntem) ya da bitkileri toplar ve yağda bekleterek kendi yağınızı yapabilirsiniz. (Majikal çalışmalarda ikincisi her zaman daha çok tercih edilir.)
Öncelikle ihtiyacınız olan bitkiler; Yasemin, sandal, mür, melisa, Lavantadır.
Hazır için: 3 ölçü yasemin yağı, 3 ölçü sandal yağı, 3 ölçü melisa yağı, 2 ölçü mür yağı (esansı) ve 1 ölçü lavanta yağını uygun kapta karıştırın. (Çok önemli bir not: bunların esanslarını değil yağlarını edinin. Mür yağı bulunması zor olabilir bu yüzden esansını kullanabilir veya en uygun olarak doğrudan mürün kendisini, yağın içine koyabilirsiniz.)
Ev Yapımı: Bu bitkilerden uygun ölçülerde alın (sandal ağacından az miktar koyabilirsiniz) ve küçük bir kavanozun tamamına kadar doldurun (kavanozu oldukça küçük seçin), ardından üzerine saf işlenmemiş zeytin yağı ile doldurun. İsterseniz bu noktada kavanozun içerisine kutsadığınız bir aytaşını atabilirsiniz. Sıkıca kavanozu kapattıktan sonra birkaç günde bir kavanozu sallayarak, 2,5- 3 ay kadar bekletin. Yeterli süre sonunda yağı süzün ve posasını sıkın. Yağınız hazır olacaktır. Şimdi içerisine e vitamini katın (bu yağın oksidasyonunu yani bozulmasını engelleyecektir)
Bu iki şekilden birini oluşturduğunuzda, yağınızı uygun bir şişeye koyun (Siyah, ışık geçirmeyen) ve dolunay günü, yağ şişenizi elinize alın. Ardından aynı aytaşı kutsamada ki gibi, dolunay ışığını auranızdan alıp ellerinizden yağ şişesine aktarın, içinizden geldiği gibi Ay anneden kutsamasını isteyin ve işleminiz bittiğinde elinizle, şişenin üzerine Ay sembollerinden içinize sinen birini çizin (Aşağıda vereceğim). Böylelikle işleminiz bitecek.
Yağın Kullanımı: Yağı, çalışmalardan önce biraz alnınıza sürün ve “ayın ışığıyla kutsandım” diyerek niyet edin. Veya kehanet nesnelerinizi, dilek nesne veya kağıtlarınızı bu yağ ile kutsayabilirsiniz. Çalışmalardan önce bu yağdan banyo suyuna ekleyerek banyo yapabilirsiniz. Ay Tanrıçası’nın enerjisiyle bütünleşmek istediğinizde bu yağı gümüşi bir muma çizerek mumu yakabilir ve Ay üzerine meditasyon yapabilirsiniz. Bazıları suya 1-3 damla eklenerek içilebileceğini söylese de yağların tüketilip tüketilemeyeceğini (Haricen mi dahilen mi kullanılıyor) muhakkak öğrenmelisiniz.
Kadim Ay ritüeli
“Luna, Luna, bella Luna,
per favore, da per me un graziosa!”
Eski ritüellerden en kutsalı, Ayı alında parlatmaktır. Bunun için gümüş bir kaseye doğal kaynak suyu doldurulur ve bu su dolunay ışığının altına konurdu. Daha sonra kişi suda ki yansımasına, dolunay, alnına denk gelecek şekilde bakar ve kendini Ay annenin kucağına bırakırdı. Bu geleneği sizde kendiniz yapabilirsiniz. Gümüş kaseniz yoksa, bunu cam kase ile yapabilirsiniz.
Bu ritüelde, su aracılığıyla kişi dolunayın enerjisini doğrudan alın çakrasına odaklar ve Ayın kehanet içeren ışığıyla beslenir. Bu çalışma alın çakrayı güçlendirmek, sezgileri ve psişik yetileri arttırmak, kehanet yapmak, rüyada cevap almak veya vizyon görmek için, en önemlisi ise kadim ay ile bütünleşerek onun sırlarına kulak vermek için yapılırdı. Bu gerçekleştiğinde dolunay formunda ki ay anne, kişiyi kutsamış olurdu. Böylece kişi sorusuna odaklanıp kehanette bulunabilirdi. Bunun için tek yapmanız gereken, ayı alnınızda kase ve su üzerinden parlattığınızı gördükten sonra, alnınızda ki aya odaklanmak ve içinizden istediğiniz gibi dua edip, sadece bu görüntü üzerine meditasyon yapmaktır. Sadece alnınızda parlayan, sizle bütünleşmiş aya bakın, parlaklığına, şekline kendinizi bu ayın ve suyun akışına bırakın… Bırakın ki sizi sırlar diyarının kapısından geçirsin ve kadim sırlarını kulağınıza rüzgar ile fısıldasın… Bu meditasyonda en önemli nokta zihni devre dışı bırakmak ve sadece bu görüntü üzerine meditasyon yaparak ruhunuzun yolculuğa çıkmasına izin vermektir.
Buna benzer olarak ay ışığı altında bekletilmiş su da, ay suyu olarak adlandırılır ve ayın lunar enerjisiyle sarjlandığı için dolunay dönemi olmasa dahi ayın enerjisinden faydalanmak için içerek veya sürülerek kullanılabilmektedir.
Dolunay meditasyonu ve ritüeli
Bu çalışma oldukça basit ama çok etkilidir. Bunun için ihtiyacınız olan;
-Gümüş mum (Yoksa Beyaz mum)
-Uygun bir kase (cam veya gümüş, kase yerine gümüş başka bir kap örneğin kadeh olabilir)
-Doğal Kaynak suyu
-Gümüş eşyalar
-Beyaz giysiler
-Yasemin veya Sandal tütsüsü
-Diğer malzemeler
1.Öncelikle ılık bir duş yapın ve elinizde varsa yaptığınız ay yağından banyo suyunuza ekleyebilirsiniz.
2.Bu çalışmayı soyunuk bir şekilde yapabileceğiniz gibi (evde kimse yoksa), rahatsız oluyorsanız (Ya da evde başkaları davarsa veya doğada yapacaksanız) beyaz ve mümkün mertebe çok rahat giysiler giyin, çorap giymeyin. Gümüş takılarınız varsa onları takın. Dolunay ışığına bakarak yapmak önem arz etmekle birlikte eğer böyle bir imkan yoksa dolunayı dışarı çıkıp gözlemleyin ve uygun yere dönüp imgeleyerek yapın.
3.Bir masa hazırlayın, (küçük sehpa veya varsa altarınız) ve beyaz ya da gümüşi renkte bir bez örtün. Tam merkezine kabınızı yerleştirin ve içine suyu doldurun. Kasenin içine bir adet gümüş nesne veya ay taşı atabilirsiniz.
4.Şimdi sol elinizi havaya kaldırın (eller bitişik) ve sağ elinizi kasedeki suya sokun. Sol elinizle aydan gümüşi enerjiyi çektiğinizi ve sağ elinizle suya aktardığınızı imgeleyin. Suyun gümüşi enerjiyle parladığını imgeleyin ve bunu net hissettiğinizde “Seni ayın kadim ışığıyla dolduruyor ve kutsuyorum” deyin 3 defa.
5. Şimdi elinizi indirin ve suya parmağınızı sokup alnınıza ayın kutsama sembolünü çizin 3 defa ve Ay anneden kutsamaları isteyin(Aşağıdakini)
6. Ardından parmağınızı suya daldırın ve sol göğsünüzden başlayarak ucu sakral çakraya denk gelecek şekilde bir ters üçgen çizin. 3 kere bunu çizerken “Ben Kadim Ay ışığının bilgeliğini almaya hazır bir kadehim” niyetinde bulunun.
7. Şimdi sol elinizi havaya kaldırın ve sağ elinizi alnınıza koyun. Bir müddet ayın ışığıyla alın çakranızı doldurun.
8. Ardından sağ elinizi kalbinize koyun ve buraya ayın ışığını aktarın. (Eğer bayansanız son kez kök çakranıza ayın enerjisini aktarın. Erkekseniz bunu yapmayın!)
9. Bu işlemlerden sonra iki elinizi de kaldırın ve ayın ışığını ellerinizden taç çakranızdan çekmeye başlayın. Gümüşi renkte, mavi pırıltılı bu enerjiyle tamamen dolun. Tüm bedeninizin ışıldadığını imgeleyin ve ardından zihninizi boşaltarak Ay Anne’den kutsamasını isteyip meditasyon yapın.
Bu ritüel ile ay ışığıyla kendinizi sarj etmiş olursunuz. Bu mistik güçlerinizi arttıracak ve sezgilerinizi güçlendirecektir, meditasyon sırasında bilgiler alabilir, görüler görebilirsiniz. O gece ki rüyalarınız odaklanın. Bu ay ışığı enerjisini vücudunuza aldıktan sonra bunu yönlendirebilirsiniz. Örneğin olmasını istediğiniz şeyleri bir kağıda yazıp, tek tek imgeleyip sonra bu kağıda ay ışığı enerjiyle doldurabilirsiniz. Ay anneye seslenerek kağıdı yakabilir ve dolunaya doğru üfleyerek dileklerinizin gerçekleşmesini isteyebilirsiniz. Veya özel gümüş takılarınızı ya da özel nesnelerinizi (kuvars, takı, heykel vs.) ayın ışığıyla doldurabilirsiniz. Bundan sonrası sizin çalışmanıza kalmıştır.
Ay’ın döngüleri ve Üçlü Tanrıça
Ey sevgili, yemin etme sakın Ay üzerine,
Dairesel yörüngesinde her ay sürekli değişen Ay gibi,
Senin de değişken olmasın aşkın diye
-Shaekspeare, Romeo ve Juliet
Ay’ın döngüleri değindiğimiz gibi Tanrıça’nın döngüleridir ve bu yüzden bu döngüler kutlanırken büyük önem verilir. Güneş ile sembolize edilen Tanrı, ölür ve dirilir. Elbette bu ölüm bir yok oluş değildir lakin Tanrı’nın değişim süreçleri yoktur çünkü Güneş değişmez ve sabit bir döngüye sahiptir. Ama kış aylarında Dünya’dan uzaklaşır ve ısısı azalır, yaz aylarında ise yaklaşır ve ısısı artar. İşte bu evrensel döngü, yukarıda olan aşağıda olan yasasında da söylendiği gibi, Tanrı’nın sürecidir. Kış sürecinde Tanrı’nın Tanrıça’nın rahmine geri döndüğü düşünülür ve 21 Aralık Yule günü ise Tanrıça’nın rahminden doğarak yine eril sürece gelmesi kutlanırdır. (Hristiyanlığa bu Noel olarak yani İsa’nın doğumu olarak geçmiştir zira İsa’da güneş ile sembolize edilir).
Tanrıça için en yüce sembolümüz aydır; ki o üç farklı açıdan kadınların yaşamındaki üç aşamayı yansıtır ve ayın büyüyen ve küçülen ay döngüleri kadınların menstrüel döngüleriyle örtüşür. – Carol P. Christ
Ama Ay böyle değildi… Ölmüyordu, enerjisi azalmıyordu, yok olmuyordu, uzaklaşmıyordu sadece ama sadece sürekli değişiyordu. Aynı bayanların bedenleri gibi… İşte Tanrıça’nın değişimlerinin Ay’ın değişimlerinde görülmesi bundandır. Tanrıça’da hilalde bakire formundadır ve dolunayda Anne formuna geçer, karanlık ayda ise yaşlı bilge-kocakarı formuna yani karanlık tanrıçaya dönüşür. Bu yüzden her ay döngüsünün özel bir anlamı vardır ve buna esbat denir. (Esbatlar iki türlüdür birinci Dolunay ve Karanlık ay ve diğer süreçlerdir, ikincisi ise her aydaki dolunaya varklı bir isim verili, o dolunaylarında ritüel ve gelenekleri farklıdır. Örneğin Ağustos ayında ki dolunaya genelde Balık Ayı denirdi çünkü balık avlama sezonu açılırdı, bu yüzden su ile ilgili çalışamalar yapılırdı ya da Ekim ayındaki dolunaya hasat ayı denirdi çünkü bu süreçte son hasatlar yapar hatta bazen dolunay süreçlerinde gecenin sonlarına kadar hasat yapılırdı, bu da ayrı bir ritüel havasında gerçekleştirilirdi. Bunlara uzun uzun denimeyeceğimiz için sadece dipnot olarak geçiyoruz. Asıl bizi ilgilendiren Ayın döngüleri. Döngülerin zamanlarına girmiyorum uygun bir “ay takvimi”nden bu süreçleri takip edebilirsiniz.
Hilal
Hilal kısa süren bir süreçtir. Karanlık Ay’dan sonra yaşlı koca karı tanrıça, yeni bir döngüye girer, saflaşır ve Bakire Tanrıça olarak hilal sürecinde karşımıza çıkar.
Bereket, sevgi ve neşenin ve umudun sürecidir. Bu süreç bir tür yenilenme ve büyüyen ay devresinin başlangıcı olduğu için yaratmak istediğimiz süreçler için uygun bir gündür. Artemis bakire tanrıça olarak hep hilal ile sembolize edilir. Bakire Tanrıça’nın özelliği cinsel ilişkiye girmemiş olmasından çok, masumiyeti, saflığı ve bağımsızlığı ile alakalıdır. Dişil enerji daha zayıftır ve eril ile dengelidir. Haliyle bu tarz çalışmalar için uygundur. Yeni iş fırsatlar, yeni başlangıçlar değişimler yaratma, hayvanlarla ilgili çalışmalar, duygulardan arınma, dişil enerjiyi eril ile dengeleme ve yeniliklere niyet etme için güzel bir süreçtir. Ayrıca bu süreç neşe dolu bir süreçtir ve umudu taşır, geleceğe dair umut ve neşeyle yürümek için uygun çalışmalar yapılabilinir.
Büyüyen Ay Süreci – İlk dördün
Hilal ile Dolunay arasındaki sürece büyüyen ay süreci denir. Büyüyen ayda lunar enerji giderek artar. Bu süreçte hayatınıza yeni şeyleri çekmek ve çağırımlar gibi çalışmalar uygulanır. Ayrıca hayatınızda var olan bazı şeyleri (duygular, para, iş durumu, spiritüellik vs.) geliştirmek içinde büyüyen ay süreci seçilmelidir. Çünkü büyüyen ay aynı zamanda hayatımızda ki dilek ve olaylarında büyüyüp gelişmesini sağlar. Ayrıca girişimlerde cesaret içinde faydalıdır.
İlk dördün yarım daire şeklinde ayın gözükdüğü süreçtir (D harfi gibi). Bu süreçte büyüyen ay gibi gelişme ve büyüme ile alakalıdır. Motivasyon, şans çalışmaları, yeni arkadaşlıkalr kurmak veya mevcut olanları güçlendirmek, ilişkileri sağlamlaştırmak için yapılacak çalışmalar açısından uygundur.
Şişkin Ay Devresi
Önemli değişimlerin yapılabileceği bir süreçtir. Bu süreçte her şey durgunlaşmış gibi gelebilir veya hissiyatlarda bir durgunluk olabilir, bu durumda sıkıntı yapmayın. Gebelik süreci gibidir zira Büyüyen ay sürecinde ki şişkinlik devresinde Bakire Tanrıça artık hamiledir, sabır ve bekleme sürecidir. Daha çok dolunay sürecinde yapılacak planlarla haşır neşir olunur. Sabır çalışmaları için uygundur. (Küçülen Ay sürecinde ki şişkinlik evresinde ise yine bir sakinlik söz konusudur. Ay döngüleri büyüyen ve küçülen Ay devrelerinde kendilerini tekrar eder.)
Dolunay
Dolunay süreci artık Tanrıça’nın kozmik anne formunda olduğu ve lunar enerjinin hat safhaya yükseldiği süreçtir. Bu noktada enerji çok yükselir ve her tür çalışma yapılabilinir. Dolunay auraları besler ve insanların içsel enerjilerini güçlendirir. Ayrıca sezgiler, hisler ve durugörü gibi duyular dışı algılamalar daha da güçlenir, bu tarz görü ve sezgi çalışmaları için de idealdir. Mutlaka meditasyonla, çeşitli ritüellerle veya görü çalışmalarıyla geçirilmeli ve Dolunay’ın enerjisiyle bütünleşilmesi gereken bir süreçtir. Sağlıktan, işe, bilgelikten, ruhsallığa, ilişkilerden, değişim ve yaratımlara ve korunma (varlıklar, kazalar, insanlar, negatif enerjiler vs.) çalışmaları dahil her konuda çalışma yapılanabilinir.
Küçülen ay – Son dördün
Ay artık küçülmektedir. Tanrıça yaşlanmaya başlar ve bereketli doğurganlık sürecinden yavaşça karanlık-ölümsel sürece geçer. Bu sürede hayatımızda küçülmesini istediğimiz şeyler için çalışmalar yapılır. Örneğin hastalığın küçülmesi, zarar veren kişilerin azalması, çok yeme gibi hayatımızda “çok” ollupta bize zarar veren davranışların azalması gibi süreçler için çalışma yapılır. Ayrıca anlayış sağlama, hak arama, olaylara farklı açıdan bakma açısından faydalıdır.
Karanlık Ay veya Yeni Ay
Işıklar sönmüşse ve karanlıksa; ona da aldırma, ay ışığını seyret. Mevlana
Bu süreçte Dünya’dan Ay gözükmez (karanlık tarafı gözükür). Ay takviminde “yeni ay” diye adlandırılan süreçtir. Burada çok önemli bir noktaya parmak basmak zorundayız. Yeni ay deyince belli bir kesim hilal ile karıştırıyor. Ay takviminde geçen yeni ay, karanlık ay sürecidir hilal değil. Bu yüzden başlangıçları değil sonlanmaları temsil eder. Yeni şeyler için değil hayatımızda bitmesini istediğimiz şeyler için çalışmalar yapılır.
Tanrıça artık siyah pelerinini kuşanmış ve yaşlı bilge kocakarı formundadır. Kadim efsunların, mistizmin, öte alemin, ruhların ve daha nice gizli, sır dolu bilgelikleri fısıldamaya başlamıştır. Karanlık ay’da her çalışma yapılmaz. Burada Tanrıça ölmez ama Tanrıça’nın Karanlık yüzü ortaya çıkar. Karanlık kötücül anlamda değildir, karanlık bilinmeyen ve tamamen manevi aleme dair olandır. Karanlık ay hayatımızda istemediğimiz şeyleri defetmek için ve bahsettiğimiz üzere hayatımızda bitmesini istediğimiz, sonlandırmaya niyet ettiğimiz şeyler için çalışma yapılır. Bağımlılıklardan kurtulma, gereksiz insanları, olayları ve travmaları geride bırakma zamanıdır. Kişinin içe dönüp bilinçaltını sorgulaması gerekir çünkü Karanlık ay bilinçaltının da derin karanlık sırlarını temsil eder. Karanlık ay da yapılacak meditasyonlarda bilinçaltımızda ve içsel derinliğimizde gizli kalmış yön ve duyguları keşfe çıkarız. Ayrıca yıkıcı enerjilerle de alakalıdır. (Yıkımında yeniden üretimin bir parçası olduğunu unutmayalım.) Sessizlik önemlidir bu günde, sükunetin bilgeliğini idrak etmek çalışmalar açısından daha faydalı olacaktır.
Döngülerin Döngüsü
Ay Tanrıçası her daim bu ay döngüleri sebebiyle su ile özdeşleştirilmiştir. Su gibi tanrıça’da akışkan ve değişkendir. Güneş Tanrı rahme doğru geri çekilip ölüm süreci yaşarken bile Ay Tanrıçası ölmes karanlıklara bürünür ve sonra karanlık cübbeyi atıp, beyazlarla bakire Tanrıça’ya dönüşür. O her daim vardır ve döngülerle alakalıdır. İşte bu yüzden spiral en kutsal sembollerinden biridir. Bu ay döngüleri de hayatınızda yapmak istedikleriniz ve çeşitli çalışmalar için baz alabileceğiniz önemli esbatlardır. Ayrıca çok önemli olmasa da ay döngülerinin yükselme ve batma zamanları da vardır ve ilginç bir şekilde bu da döngüseldir;
Görüldüğü üzere Ayın yükseliş ve batış süreçleri 3, 6, 9 yani 3’ün katları şeklinde değişmekte ve 12 saatlık bir döngüde yer almaktadır. Burada dahi gizli bir döngü mevcuttur. Bu felsefeyi idrak etmek Ay tanrıça’sıın en önemli sırlarından biri olan döngünün önemini kavramak demektir, zira zaman lineer değil döngüseldir. Tekrar veya Devresellik (döngü) yasası da buna işaret eder. O yüzden Zodyak, astrolojik haritalar döngüseldir veya o yüzden eski Türkler “çark-ı felek” yani kader çarkı demişlerdir. Aynı şekilde tarihinde tekerrü etmesi bundan dolayıdır. Tanrıça şu öğütü verir bize;
“Gözlemleyin, kendinizi, doğayı ve olayları, bunların arkasında ki gizli döngüyü fark edin. Bunu fark ettiğiniz takdirde, geçmişin, geleceğin ve şimdinin kadim bilgisine vakıf olacaksınız”.
Ay Tanrıçası’nı gördüğünüzde onu yeniden hatırlayın ve ona seslenin, onun bilgeliğini dileyin. Döngüleri tezahür ederken ruhumuzun döngülerinde, onun bilgelik dolu fısıltılarını dinlemeyi niyet edin. Hatırlayın onu her gökte gördüğünüzde, bilin onun efsunlu varlığını sihirli ışığı üzerinize düştüğünde.. Ve Ay dolun olduğunda, Ay Tanrıça’sının parlak yüzünü izleyin ve o yüzdeki kadim bilgeliği soluyun, böylelikle kutlayın onu, ışığı altında dans ederek; dualarla, meditasyonlarla ve içgüdülerinizden yükselen kadim ritmlerle… Ona seslenin ve yeniden onun bilgeliğini dileyin. Sadece ruhunuzu serbest bırakın onun sihirli akışına, ışığına ve onun kadim bilgeliğini hatırlayın.
Kaynaklar:
Encyclopedia of Crystal, Gem, Metal Magic, Scott Cunningham
Cunningham’s Book of Shadows, Scott Cunningham
Magic, Witchcraft, and Ghosts in the Greek and Roman Worlds: A Sourcebook, Daniel Ogden
Planetary magic, Denning & Phillips
Homeric and Orphic hymns
Nova Roma
To Stir a Magick Cauldron, Silver Ravenwolf
Companion for the Apprentice Wizard, Oberaon Zell-Ravenheart
Büyüye Beddua Iambus III, Ayhan Demiral
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder