Hayatın bu zorlu yollarında hepimiz zaman zaman yolumuzu şaşırabilir, kaybolabilir veya nereye gittiğimizi merak edebiliriz. Bu tür bir kayboluşta hepimiz merak ederiz sonumuzu ve doğal olarak bize yol gösterecek bir ışık, bir pusula ararız. Genelde bu ışığın veya kılavuzun gökten gelmesini bekleriz ama aslında bu pusula zaten bizde mevcuttur, doğamızda vardır. Gökten gelmez o doğru yolu gösterecek kılavuz, bizim içimizde, kalbimizde, ruhumuzdadır. Bu zorlu yolda bizim içsel pusulalarımız vicdanımız, sezgisel iç sesimiz ve sezgilerimizdir.
Egonun yani nefsin amacı hayatta kalabilmek ve bu hayatta kalabilme süreci için elinden geleni yapmaktır. İşte bu yüzden ego bencildir çünkü sadece kendi varlığını düşünür. Nefsi hareketler kişinin salt kendini düşündüğü, başka insanları umursamaksızın yüksek erdemleri göz ardı ederek yaptıkları hareketlerdir. Ego, aç olduğumuzda en çok doyuracak yemeği ister, beğenilmek istendiğinde diğer insanların çirkin olmasını ister. Bir şekilde sizi tatmin edecek en acımasız ve bencilce isteklere sahiptir, sırf kişi mutlu ve güvende olabilsin diye. İşte bu noktada en büyü kılavuz vicdandır. Çünkü vicdan, nefsin bekçisidir. Vicdan sadece sonradan oluşturulmuş toplumsal yargıların bir unsuru değil ayrıca ruhumuzdan gelen doğal birilahi eğilimdir. Kişinin kendini bir kenara koyup, objektif bir şekilde olayı tartması ölçmesi ve değerlendirmesidir.
Vicdanının sesini dinleyen insanlar nefsine çok az uyar çünkü vicdan kişisel bencilliğin alt edilmesini sağlayan bir erdemdir. Eğer güçlü bir vicdan kişide mevcutsa, kişi ruhsal olarak önemli bir gelişime sahiptir. Vicdan, şefkat, empati ve sevgi ile doğrudan bağlantılıdır. Birbiriyle ilişkili olan şefkat ve vicdan aydınlanmaya giden yolun temel taşı olarak geçer ruhsal hakikatlere dayalı tüm yollarda.
Burada bizim hangisine daha çok değer verdiğimiz çok önemlidir. Eğer nefse değer verirsek vicdan güçsüz bir bekçi olacak ve nefsi denetleyemeyecektir. Lakin vicdana değer verirsek, güçlü bir bekçi olarak nefsi elinden geldiğince denetleyecektir. Seçim bizlere kalmıştır egoyu mu dost bileceğiz vicdanımızı mı, egoya mı güveneceğiz yoksa vicdana mı…
Bu yolda nefsi hareketlere karşı bekçi olan vicdanın dışında, bir diğer ruhsal kılavuzumuz isesezgisel iç sestir. Sezgisel iç ses, bizim tabiri caizse cennette ki benliğimizdir, iç seste de ego yoktur. Objektif bir bakış açısıyla yolumuzu kaybetmemizi ve doğru yolda olup olmamamızı anlamamızı sağlar. Bilgeliği ve kılavuzu göklerde, başka âlemlerde, derin felsefi kitaplarda aramaya gerek yok aslında çünkü o bizle birlikte her an her dakika fısıldamaktadır bilgeliğini ruhumuza. Bütün kitaplar öğretiler, sadece kendimizi daha iyi anlamamız iç sesimizle uyumlu olmamızı öğretir ve anlatır. Yanlış yola saptığımızı düşündüğümüzde veya karanlıkta kaldığımızda, tek yapmamız gereken oturup soluklanmak ve içimizdeki ilahi tarafa güvenerek kendimizin bilge tarafına sormaktır.
İç ses mi vicdan mı?
İç ses ile vicdanın sesini birbirinden şöyle ayırt edebiliriz;
İç ses bizim bilge tarafımızdır ve olaylara duygusal açıdan değil ruhsal hakikatler açısından yaklaşır. Duyulması zordur, dinlemeyi “öğrenmek” gerekir. İç ses sezgiseldir, katıksız ilahi iradeden gelir, hiçbir zaman yanılmaz ve kritik noktalarda en doğru yol gösterici niteliğindedir. Karmaşık duygularda ve kafa karışıklığında iç ses duyulamaz. Kendiliğinden ortaya çıkabilir. Uzun değil kısa cevaplı net bir rehberliğe sahiptir.
Vicdan ise bizim kalbe dair duygusal tarafımızı temsil eder. Kişinin bencillik kavramından çıkıp koşulsuz sevgi ve şefkat boyutundan olaya bakış açısıdır. Bu yüzden doğrudan objektif bir duygusallıkla alakalıdır. Empati içerir ve genelde vicdanın sesi oldukça gürdür. Kişi iç sesini duymamayı seçebilir ama büyük vakalarda vicdanın acımasız sesini dindirmesi neredeyse imkansızdır. Zihinsel karışıklık ve karışık duygular vicdanın sesini bastırmaz veya etkilemez. Bizim doğru ve yanlış kavramlarına bakış açımızı sağlar. Vicdan, genelde kötü bir şey (nefsi bir hareket) yapmadan önce veya hemen yaptıktan sonra kendini belli eder. Uzun uzun yargılayıcı ve acı gerçekleri göze sokar nitelikte bir rehberliğe sahiptir.
İç sesi duymanın yolu
İçsel pusulamız olan iç sesi duymak için zihinsel bir berraklık şarttır. Eğer duygusal bir karmaşa içerisinde iseniz veya kafanız çok karışıksa iç sesi duymanız zordur. Bunun için önce rahat bir duş alıp, panik halinden ve duygusal karmaşadan çıkmanız gerekir.
Zihinsel karmaşadan kurtulmanın en iyi yolu ise meditasyondur. Hemen meditatif konuma geçip derin derin nefes alıp verirken tüm düşünceleri karmaşık duyguları serbest bırakın ve ışıktan su gibi bir enerjinin zihninizden akarak tüm karmaşık düşünceleri temizlediğini imgeleyin. Sonra sadece soruyu sorun ve cevabı bekleyin.
İç ses ani ve hızla gelen cevaptır. İlk başta fısıltı şeklinde gelen iç sesiniz, dinledikçe çok daha güçlü çıkmaya başlayacaktır.
Sezgiler ve hisler
Sezgiler ise en önemli içsel pusulamızdan biridir bizim için. Sezgiler kısaca beş duyumuzun dışında ki hissetme yetisi ile açıkça belli olmayan bir durumun farkına varmadır. Sezgilerde mantık veya mantıksal çıkarımlar yoktur, aniden ortaya çıkarlar ve tam olarak “nedenleri” keşfedilemez, sadece “sezersiniz” o kadar. Sorgulanmazlar çünkü ani gelen ilham şeklinde vuku bulurlar.
Herkeste sezgiler farklı işleyebilir. Kimisinde kendini rüyalar, vizyonlar ile kimisinde içinde hissettiği huzursuzluk, huzur gibi duygularla, kimisinde ise ani gelen fikirlerle kendini belli edebilir. Ne olursa olsun her insan istisnasız sezgilerini gün içinde kullanır.
Sezginizi nasıl kullandığınızı ancak yaşam içinde kendinizi gözlemleyerek keşfedebilirsiniz. Kendinize 7 günlük bir süre tanıyın ve kendinizi gözlemleyin. Bu gözlemleme sırasında neleri önceden hissedebiliyorsunuz veya bir ortamdaki atmosferin enerjisini, insanların ilişkilerinin görünmeyen boyutlarını ne derecede hissedebiliyorsunuz inceleyin. Sezgiler sizde kendini nasıl ortaya çıkıyor ve çıkarken ne tür bir bilinç halinde oluyorsunuz bunlara dikkat edin. Bunlar sezme yönteminizi keşfetmek için önemli adımlardır.
Sezme şeklinizi keşfettikten sonra yapmanız gereken tek şey sezgilerinize güvenmektir. Zaten sezgiler, en çok ihtiyaç hissettiğiniz anda ortaya çıkarlar. Örnek olarak sabah kalktığınızda klasik yoldan gitmek istersiniz ama derin bir iç huzursuzluk hisseder ve yolunuzu değiştirirsiniz. Sonra öğrenirsiniz ki o yolda bir kaza olmuştur.
Ani sezmeler kendini ruhsal olarak geliştirmemiş her insanda mevcuttur. Ama ruhsal olarak kendinizi geliştirmeye başladığınızda sezgisel olarak hayatta hareket etmeye başlar ve bilgileri sezgisel olarak edinme yoluna istem dışı gidersiniz. Misal bir kitap okuduğunuzda edindiğiniz bir bilginin “size göre” olmadığını hissedersiniz. Buna nazaran başka bir bilginin “derin olduğunu” sezer ve üzerine tefekkür edersiniz ki bu da sizde çok büyük açılımlara sebep olabilir. Bu sezgisel bilgi edinme yöntemi sizin için en önemli yol göstericilerden biridir. Şunu belirtmeliyiz ki bir bilginin sezgisel olarak size uymadığını hissettiğinizde, bu illa o bilginin yanlış olduğunu göstermez. Sadece size “uygun” olmadığını gösterir. Bu, bilginin sizin tekamülünüze hizmet etmediği veya şu an için bu bilginin manasına erişemeyeceğiniz anlamına gelir.
Sezgileri arttırmanın en etkili yolu yine meditasyon, sezgileri gözlemlemek, hayatın içine taşımak ve dengeli çakra çalışmalarıdır. Bunlar dışında çeşitli doğal taşlardan yararlanabilirsiniz. Sezgileri güçlendiren en önemli taşlardan biri ay taşıdır.
Ay taşı, gramaj ile satılır, şeffaf tek örnek olarak ucuza satılanlar gerçek ay taşı değildir. Ay taşı, bir taş yüzeyin üzerindeki parlak ve renk değiştiren camsı yapıdır. Gümüş çerçeve ve gümüş kolye ile ay taşı takmak sezgileri inanılmaz derecede yükseltir. Ay taşı doğrudan gücünü aydan alır bu yüzden dolunay fazında en güçlü haline gelir. Ay zaten doğrudan sezgilerin gezegenidir. Ay taşını kullanmadan önce arındırmayı ve dolunayda bir gece bekletmeyi unutmayın. Ayrıca ay taşını 3-4 günden uzun takmayın bu sizde depresif ruh hali yaratabilir.
İçsel pusula ve yol
İçsel pusulalarımız hayat yolunda her daim bize gidilecek yönü ve en önemlisi yolumuzun niteliğini göstermektedir. Bizim tek yapmamız gereken hem kendimize hem de ilahi iradeye güvenmek ve huzur, iyi niyetlerle yolda yürümektir. Sezgilerimiz, iç sesimiz ve vicdanımız, bize rehberlik eden üç önemli ilahi hediyelerdir. Onları ne kadar hayatımızın içine katarsak ne kadar güvenir ve onları dinlersek, onları duymak ve onların rehberliğinden faydalanmakta o kadar kolaylaşmaktadır. Tek yapmamız gereken durmak, derin bir nefes almak ve onları dinlemek, sessizce konuşmadan, bize fısıldayan bu seslere kulak vermek… Bunlar ilahi olandan gelenin yansımalarıdır.
2013 yılına girdiğimiz bu süreçte önümüzdeki yılın ve sonrasının her daim bu içsel pusulaların rehberliğinde mükemmel olmasını diliyorum. Hepimiz, vicdan, şefkat, sezgi ve iç ses pusulalarımızın rehberliğinde daha iyi bir Dünya için bilgeliğe doğru yürümeli ve bilgeliğin yükselişine destek olmalıyız. Bunu yaparsak inanıyorum ki insanlık önümüzdeki süreçte şefkat ve vicdan erdemlerine daha çok sahip olacak ve sezgileri, içsel sesleriyle kararlar vererek daha iyi bir Dünya’yı yaratacaktır.
YAZAR:EFE ELMAS
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder