Pazartesi

Enerjinin Dönüşümü

Yazar: Efe Elmas 
Enerjinin Dönüşümü
Enerji, başta fiziğin, kimyanın, biyolojinin, mühendisliğin ve birçok bilim dalının temel kavramlarından biridir. Bilimsel tabirde enerji; iş yapabilme kabiliyeti demektir. Hepimizin bildiği gibi enerjinin korunumu yasası gereği, bir enerji yoktan var olamaz, vardan yok olamaz. Ancak dönüşür ve değişir. Bu bazen kimyasal enerjinin mekanik enerjiye dönüşümü, ışığın ısıya, potansiyelin kinetiğe, bazen ise mekanik enerjiden elektriksel enerjinin üretimidir. Kısacası ne olursa olsun sürekli bir enerji dönüşümü söz konusudur. İşte bu fiziksel enerji dönüşümünün yasaları, ruhsal enerji dönüşümleri için de geçerlidir.
Metafiziksel anlamda enerji, bilimsel anlamda enerji ile hemen hemen aynı anlama gelmektedir. Lakin metafiziksel enerjiler çok daha süptil olduğu için makinelerle kolay bir şekilde incelenemez ve dönüşümleri irdelenemez. Gerçi son yıllarda ruhsal enerjiyle ilgili bilimsel incelemeler parapsikoloji laboratuarlarında geliştirilen çok hassas makineler ile sağlanmaktadır. Kirlian makinesi buna örnektir. Auranın enerjisel alanını, rengiyle beraber ölçebilmekte ve resmini çekebilmektedir. Bu şekilde ruhsal enerji çıkışları, bioenerji durumu, çakralardaki enerji akışı ölçülmeye başlanmıştır.  
Enerjisel dönüşüm makro kozmostan mikro kozmosa kadar var olmaktadır. Makro kozmos, mikro kozmosu etkilerken, mikro kozmosta makro kozmosu etkilemektedir. Böylelikle bu dönüşümleri makrodan mikroya sınıflandırabiliriz. Evrensel enerji dönüşümü, Dünyasal enerji dönüşümleri, Ülkesel enerji dönüşümü, Evsel enerji dönüşümü, Nesnel enerji dönüşümü ve Kişisel enerji dönüşümü olarak sınıflandırabiliriz. Bunlar arasında en çok üzerinde duracağımız evrensel enerji dönüşümü ve bazı teoriler olacaktır.
Evrensel Enerji Dönüşümü
Tarih boyunca her daim evrensel bir enerjinin var olduğu düşünülmüştür. Eski Japon kültüründe buna “ki”, Hindu kültüründe “prana”, batı kültüründe “ışık” ve İslam kültüründe “nur” olarak adlandırılmıştır. Modern felsefenin kurucularından biri olan Descartes, evrende boşluğun olduğunu reddediyor ve bunu maddenin yapısına ters görüyordu. Muhakkak evreni de kaplayan bir süptil enerjinin olduğunu düşünüyordu. Bilimsel camia ise tarih boyunca evrende var olan temel ruhsal enerjiye farklı isimler vermişlerdir.  Buna verilen en temel isimlerden biri “esir” veya diğer adıyla “ether”dir. Ether grekça aethar yani göğün maviliği anlamına gelmektedir. Işığın doğasının açıklanmaya başlamasıyla ether bilim camiasında çok daha fazla tartışılmaya başlanmıştır. Lakin birçok bilim adamı kanıtlamaya çalışsa da, esirin varlığını tam olarak ölçüp, biçememişlerdir. Başka bilim adamları ve metafizikçilerde bu enerjiye farklı isimler vermiştir. Vril olarakta adlandırılan bu enerjiyi çok detaylı inceleyen bazı bilim adamları mevcuttur.
Baron Von Reichenbach ve OD Enerjisi
Baron von Reichenbach bu enerjiye odik güç demiş ve mıknatıslardan, kristallere kadar birçok yayılımı “od” enerjisine bağlamıştır. Od, tanımını kendisi her yeri kaplayan anlamında kullanmıştır.  Od enerjisini ayrıca güneş ve ayında yaydığını dile getirmiş, güneşten yayılana “heliod”, aydan gelene “lunod” olarak isimlendirmiştir. Bu Hindu kültüründeki prananın solar ve lunar enerjisel ayrımına çok benzemektedir.
Reichenbach, yaptığı çalışmalarda enerjilerin vibrasyonlarına karşı hassas veya çalışmalarla hassaslaşan kişiler kullanıyor ve onların gözlemleri üzerinden notlar alıyordu. Işık yayılımları, ilginç güç akışları gibi hisler üzerinden od’un kaynağını çözmeye çalışıyordu. Sürtünmenin odik güç, kimyasal tepkimelerde de “chemod” (kimyasal od)’un olduğunu iddia ediyor ve hassas sujeler üzerinde bu deneyleri gerçekleştiriyordu. Özet olarak; Reichenbach, odik güç ile ilgili mıknatısta var olduğuna ama manyetik bir özelliğe sahip olmadığına değinmektedir. Zira od enerjisi manyetik bir sapmaya neden olmamaktadır. Aynı şekilde her kristalin doğasında odik gücün olduğunu ve bunu aktarabildiğini tespit etmiştir. Dolayısıyla herhangi bir cisme odik güç aktarılabileceğini ve şarj edilebileceğini söylemiştir. Maddelerin, bu odik gücü belli bir oranda aktarabilme kabiliyetine sahip olduklarını açıklamıştır ve Reichenbach’a  göre Eller, odik gücü odaklamada önemli uzuvlardır. Bu odik güç bir bedenden diğerine herhangi bir temas olmaksızın aktarılabilir. Haliyle Reichenbach, od enerjisi tüm evreni kaplamakta olduğunu ve izole etmenin mümkün olmadığını dile getirmektedir.  Gezegensel etkilere büyük oranda etkisi söz konusudur. Reichenbach, her ne kadar bu şekilde ciddi çalışmalar yapsa da, meslektaşları tarafından pek ciddiye alınmamış ve çalışmaları göz ardı edilmiştir.
Wilhelm Reich ve Orgon Enerjisi
Benzer şekilde zamana damgasını vuran bir diğer isim ise “orgon enerjisi” tanımıyla Wilhelm Reich’tır. Bu ismi “orgonik” ve “orgazm” kelimeleri üzerinden bulmuştur. Freud’un öğretisini benimsemiş olup, onun üzerinden bu enerjiye yaklaşmıştır. Orgazm üzerine çalışmalar yapmış ve elektriksel bir deşarjla benzerliğini fark etmiştir. Şurası şüphe getirmez ki, orgazm, hem eski geleneklerde hem de parapsikolojide çok önemi bir konumdadır. Bu konuyu sadece  irdeleyen Reich değildir. Parapsikolojik araştırmalar sırasında, orgazm sırasında yoğun bir enerji çıkışı olduğu tespit edilmiştir. Eski kadim öğretiler, bu enerjiyi dışarıya deşarj etmek yerine içte tutmayı sağlayacak disiplinler geliştirmişlerdir. Böylelikle enerji içsel kanala yönelecek ve içsel enerjiye dönüşecektir. Bu şekilde yoğun bir ruhsal enerji devinimi olacak ve hatta kundaliniyi dahi uyandırabilecektir. Bu hint öğretileri dışında Reich, orgazmı şu şekilde dört aşamada incelemiştir; Mekanik gerilim, şarj (yüklenme), deşarj (yükü boşaltma) ve gevşeme.  Sağlıklı bir kişi de deşarj sırasında sarsılmalar ve titremeler meydana geldiğini fark etti. Gevşemede ise, vücuda yayılan bir sıcaklık olması gerektiği tespitini yaptı. Lakin herkeste bu fenomenlerin olmadığını fark edince, bu istemsiz sarsılma ve sıcaklığı duyumsamayan insanlarda nevrotik komplekslerin enerji akışını bilinçsizce kestiğini iddia etti. Ayrıca bunlara benzer olarak Or enerjisinin bloke olmasının hastalığa sebep olabileceğini düşünüyordu. Aslında bildiğimiz gibi bu yeni bir sonuç değildir. En eski Tibet ve hint öğretilerinde, çakra ve enerji sistemlerinde ,“ki” enerjisinin yeteri kadar alınmama ve bu kanallardan geçirilememe durumunda hastalıkların meydana geldiği bilgisinin bulunduğunu biliyoruz. Ardından Reich, çok ilginç bir şekilde OR enerjisinin geçmediği bölgelerde hangi kasların kasıldığını keşfetti. Bu 7 bölge çok ilginç olarak tam 7 çakraya denk gelmektedir. Kısacası yaptığı bilimsel ve psikolojik fenomenler, eski enerjisel bilimle uyuşmaktadır.
Bu teorilerinin ardından Reich, bu enerjiyi odaklamak ve toplamak üzere bakırdan faydalanarak mana kutuları ve oraklar yapmıştır. Bu çalışmalarını daha da öteye götürerek bu enerjiyle suyu sarj etme ve bulutları dağıtmak için orgonotik gücü odaklayacak aletler yapmaya başladı. Lakin bu bulut kovma aletleri her daim etki göstermiyordu. Kısacası bu enerji üzerinden birçok konuya açıklık getirmiş ve ciddi çalışmalar yapmıştır.
Franz Anton Mesmer ve Canlısal Manyetizma
Bir diğer çalışma yapan ve çok tanına bilim adamı ise Franz Anton Mesmer’dir. Mesmer, 1734’te doğmuş, 1815’te vefat etmiş bir tıp doktorudur.  Mesmer, hipnozdan bolca yararlanmış ve tıp bilgilerinin de yardımıyla, evrensel bir enerjisel akışı tespit etmiştir. Buna “canlısal manyetizma” yani animal magnetism demiştir.  Bu enerjisel akışla ilgili bazı sonuçlar çıkardı. Çıkardığı sonuçlar, diğer araştırmacıların ve eski geleneklerin çıkardığı sonuçlarla hemen hemen aynıdır. Bu 26 sonucu “Olağanüstü Enerjiler” isimli kitabından alıntılayarak paylaşmak istiyorum;
1. Gök cisimleri, Dünya ve bütün canlı varlıklar arasında karşılıklı uyuma dayalı bir tesir alışverişi vardır.
2.Evrenin her tarafına yayılmış, hiçbir boşluğa izin vermeyen bir bölünmezliğe sahip, eşsiz süptillikte, alınmaya ve dağıtılmaya doğal bir hassasiyeti olan, bütün motor hareketleri nakleden bir akışkan, bu tesirin taşınma vasıtasıdır.
3.Bu iki yönlü hareket, henüz aşinası olmadığımız mekanik yasalara tabidir.
4.Alternatif (değişken) etkiler bir akım ve geri akım diye nitelendirilebilecek bu hareketin sonucunda ortaya çıkarlar.
5.Bu geri akıntı, ardındaki nedenlerin yapısına göre az ya da çok genel, az ya da çok özel, az ya da çok bileşiktir.
6.Gök cisimleri, Dünya ve onun bileşikleri arasında gerçekleşen aktif ilişkiler, doğada bütünüyle evrensel bir tarzda oluşan bu hareket sayesinde gerçekleşir.
7.Madde ve organik maddenin özellikleri bu harekete bağlıdır.
8.Canlı beden bu etkenin alternatif etkilerini deneyimler ve onun sinirleri oluşturan maddeye sinmesinden doğrudan etkilenir.
9. Bilhassa insan bedeni mıknatısın sahip olduğu özelliklere benzeyen özellikler sergiler, öyle ki farklı ve zıt kutuplar bedende de ayırt edilebilir ve bunlarla irtibat kurulabilir, değişikliğe uğratılabilir, yok edilebilir ve yeniden kuvvetlendirilebilir. Hatta kutuplara doğru çekilme fenomeni bile gözlemlenebilir.
10.İnsan bedeninin bu gök cisimlerinin tesirine hassas olma özelliği ve çevresinde meydana gelen iki yönlü hareket, onun mıknatısa olan benzerliğini sergiler ve bu da canlısal manyetizma terimini benimsememe yol açmıştır.
11. “Canlısal manyetizma”nın hareketi ve tesiri daha önce tanımladığımız şekilde canlı veya cansız varlıklara aktarılabilir. Ancak bu varlık cinslerinin hassasiyeti değişiklik gösterir.
12.Söz konusu hareket ve tesir böyle cisimler sayesinde güçlendirilebilir ve yayılabilir.
13. Deneyler maddenin bir yayılım yaptığını, bunun kayda değer bir enerji kaybına uğramaksızın bütün cisimlere nüfuz edecek kadar süptil olduğunu göstermektedir.
14.Onun (canlısal manyetizma) hareketi, aracılık eden herhangi bir materyalin yardımı olmaksızın uzak mesafeden etkili olabilir.
15.O da, ışık gibi, aynalar sayesinde arttırılabilir ve yansıtılabilir.
16. Ses aracılığıyla nakledilebilir, yayılabilir ve etkisi arttırılabilir.
17. Bu manyetik kuvvet toplanabilir, yoğunlaştırılabilir ve aktarılabilir.
18.Canlı varlıkların hepsinin eşit hassasiyette olmadığını söylemiştim, bazı vakalarda, bunlar öylesine karşıt özelliğe sahiptirler ki varlıkları diğer varlıkların üzerindeki bütün manyetizm etkilerini yok etmeye yeterlidir.  (Mesmer, buna anti-canlısal manyetizm demiştir ve ona göre kötülüğün, kara büyünün hatta yaşlanmayla, ölümün kaynağı olabileceğini iddia etti. Tanımlama, aklımıza psişik vampirliği getirmektedir)
19. Mıknatıs, doğal veya yapay olsun, diğer varlıklar gibi canlısal manyetizm ve hatta karşıt tesire hassastır; her iki durumda, ateşte ve pusuladaki hareketi hiçbir değişiklik göstermez ve bu, canlısal manyetizm ilkesinin mineral manyetizminkinden temelde farklı olduğunu gösterir.
20. Bu sistem, ateş ve ışığın doğasına olduğu kadar, çekim teorisi, akış ve karşı akış, mıknatıs ve elektrik teorilerine yepyeni bir ışık tutmaktadır.
21. Bu, bize mıknatıs ve yapay elektriğin, hastalıklar açısından, doğanın bize sunduğu birçok etkenle ortak özelliklere sahip olduğunu ve eğer bunların kullanılmasıyla bazı yararlı sonuçlar elde edilmekteyse, bunun canlısal manyetizme bağlı olduğunu öğretir.
22. Bu gerçekler, tanıtmak üzere olduğum pratik kurallarla uyumlu olarak, bu ilkenin sinir hastalıklarına doğrudan ve diğer hastalıkları dolaylı olarak iyileştireceğini gösterir.
23. Onun yardımıyla hekim, ilaçların kullanılmasıyla ilgili olarak aydınlanır ve ilacın etkilerini daha mükemmel bir hale getirebilir ve sağaltıcı krizler, onları bütünüyle kontrol altına almak üzere hızlandırılabilir ve yönlendirilebilir.
24.Metodumu iletirken, tanıtmaya çalıştığım ilkenin evrensel yararlılığını yeni bir madde teorisiyle göstereceğim.
25. Bu bilgiyle, tıp görevlisi, ne kadar karmaşık olursa olsunlar hastalıkların kökeni, doğası ve gelişimleri hakkında kuşkuya yer bırakmayan bir biçimde karar verebilir; doktor böylece yaşa, mizaca ve hatta cinsiyete bakmaksızın hastayı tehlikeli ve sıkıcı sonuçlara maruz bırakmadan hastalığın gelişmesini engelleyebilir ve tedavilerini başarıyla noktalayabilir. Hatta hamile ve doğum sürecine giren kadınlarda aynı avantajı paylaşabilirler.
26. Bu öğreti nihai noktada tıp doktorunun her bireyin sağlık durumu ve onun maruz kalabileceği hastalıkların varlığı konusunda karar vermesini sağlayacaktır. Bu yolla iyileştirme sanatı tam mükemmellik aşamasına taşınabilir. 
Görüldüğü üzere çok farklı kaynaklar ve zamanlar arasında evrende ve bizde var olan enerjisel devinim hissedilmiş ve bazı yasaları söz konusu olmuştur. Enerjisel dönüşümler manevi olarak evrenden başlayıp, Dünya’da, ülkemizde, çevremizde hatta evimizin içinde gerçekleşebilmektedirler. 
Kişisel Enerji Dönüşümü
Evrenden alınan “ki” enerjisi vücut içerisinde bioenerjiye dönüştürülür ve bunlar enerjisel kanallar dolayısıyla çakralar üzerinden geçerek bizim ruhsal bedenimizle fiziksel bedenimiz arasındaki katmanları beslerler. Bu enerjisel durumumuz aynı zamanda içsel enerjinin dışa vurumu olarak nitelendiren aurayı da kapsar.
Bioenerjinin yanı sıra, manyetik alanımız, ruhsal enerjimiz ve beynimizin yaydığı elektromanyetik dalga enerjisi mevcuttur. İşte bizler bu enerjilerin girift bir yapısını oluştururuz. Bu da bize belli bir frekans yani titreşim kazandırır. Kişi tekamül ettikçe, kendini geliştirdikçe aynı zamanda vibrasyonu (Titreşimi) artar ve bir yükseliş kazanır. Bu yükseliş ile negatif yönlerini olabildiğince pozitif yönlere dönüştürür ve farkındalığında ciddi artışlar gelişir. Böylelikle enerjisel bir bedene sahip olan bizim titreşimimiz artar.
Dünyasal Enerji Dönüşümü
Dünya’nın manyetik alanı, bilimsel olarak en çok araştırılan ve üzerinde durulan fenomenlerden biridir. Kuzey güney kavramını sağlayan bu manyetik alan, spiritüel anlamda da Dünya’nın aurasını ve titreşimini oluşturur. Yapılan araştırmalarda, Dünya’nın manyetik alanın üzerimizde çok ciddi etkisi vardır. Uyku düzenimizde, biyolojik sistemimizde ve günlük ritmimizde önemli bir yeri vardır.
Bazen bu geniş enerjisel durumda, aynı bizlerde olduğu gibi değişimler yaşar. Bu değişimler genellikle kendini felaket (bilhassa) depremler olarak belli eder. Bildiğimiz üzere depremler yoğun bir enerjinin salınımından ibarettir. Bu salınan enerji fiziksel olarak Dünya’yı ve bizi etkiler.
Genel enerjisel değişimleri, genellikle hassas insanlar algılayabilir. Bu bazen ani neşelenme veya belirsiz iç sıkıntıları ile kendini belli eder. Büyük olasılıkla o karmaşık hisler sırasında Dünya’da veya Dünya’nın bir bölgesinde ciddi enerjisel dönüşümler meydana gelmektedir. Zaten depremler olmadan önce binlerce kişinin depremle ilgili gerek rüya, gerek vizyonsal olarak öngörüde bulunduğu birçok kayıta geçmiştir.
Nasıl bizim enerjisel kanallarımız ve bu kanalların kesiştiği çakralar varsa aynı şekilde Dünya’nında ley hattı denen enerjisel kanalları vardır. Eski druidler bunlara ejderha sırtı derken, eski kavimlerin hep bu önemli ley hatlarına yollar yaptığını hatta çakra olarak tabir edebileceğimiz, birden fazla ley hattının kesiştiği enerjisi yüksek yerlere mabetler kurmuşlardır. Bazı araştırmacılar bu ley hatlarının kesiştiği noktaların çok ciddi enerjisel kapılar olduğunu iddia etmektedir. Bir diğer iddia ise bazı yerlerde Dünya’nın manyetik alanı sapmaya uğradığı ve buralarda zaman-mekan kavramında sapmalar olduğu, böylelikle geçmişe veya geleceğe giden insanlar hatta farklı mekanda kendini bulanlardan söz edilmektedir. Ayrıca bu manyetik sapmalar dışında, ley hatlarına hayvanlarında hassas olduğu bilinmektedir. En basit ve çarpıcı olarak, Dünya’nın manyetik alanına göre kuşların ve balıkların yön bulması bir yana, daha metafiziksel anlamda sinek sürülerinin ve bazı kuşların özellikle ley hatlarının kesiştiği noktalara toplanması da birçok kayıtta mevcuttur.
Nesnel Enerji Dönüşümü
Evrensel enerji dönüşümünde de bahsettiğimiz gibi her nesne belli bir enerjiye sahiptir. Haliyle nesneler, süptil enerjilere ev sahipliği yapabilmektedirler. En basit örnek, çok eski antik bir eşyayı dokunduğunuzda yaşadığınız tuhaf hislerdir. Bu antik eşyalar en çok enerjisel yüke sahip olanlar oldukları için en rahat hissedilenlerdir.
Bazı karanlık prensiplerle çalışan kişiler, belli başlı eşyalara yoğun negatif enerji yükleyerek insanlara psişik saldırılar yapabilmektedir. Bu nesneler bilhassa metal seçilmektedir. Çünkü metalin elektrik ve ısı enerjilerini rahat aktarabilmesi gibi süptil enerjileri de rahat aktarmaktadır. Elden ele verilen bıçak bazı araştırmacılara göre en çok kullanılan psişik saldırı aletiydi. O yüzdendir ki, bıçağı elden ele vermeme inancı halk arasında yaygınlaşmıştır. Bunun yanı sıra bazı örgü işleri de (özellikle boğucu etki yaratması için atkılar) bu tür psişik saldırılar için kullanılagelmiştir. Temel mantığı, negatif ve kaotik enerjiyle yüklenen eşyayı kişiye aktarmak suretiyle, kişinin enerji akışını bozukluk yaratma ve onun içsel enerji dengesini bozmaya yöneliktir.
Bunun tam tersi olarak, hediyelerin yaydığı olumlu enerjilerden bahsedebiliriz. Verilen hediyeler yoğun pozitif enerjiler taşımaktadır. Hediyenin seçilmesi, heyecanla ve iyi niyetle alınması ve verme sırasındaki yoğun sevgi enerjisinin aktarımı hediyenin olumlu enerjilerle yüklenmesini sağlamaktadır. Bu yüzdendir ki her gelenekte hediyeleşmek önemli bir adettir.
Eğer eşyanın enerjisini temizlemek istiyorsak bunun için kullanılan yöntemler basittir. Akan soğuk suda uzun süre tutmak (mümkünse doğal akarsu), tuzlu su ile muamele etmek ve enerjiyi topraklamak için bir ağacın dibine toprağa eşyayı gömmek bu yöntemlerden bazılarıdır. Bunlar dışında Reiki ve bazı geleneksel-modern prensiplerle de gerekli temizleme işi gerçekleştirilebilmektedir.
Bir eşyayı temizlemek dışında, o eşyaya enerjisel yüklemeler yapabiliriz. Mesela çok sevdiğiniz bir kolyenize uğur getirmesi için yükleme yapabilirsiniz veya bir eşyanızın şifa enerjisi yayması için şarj edebilirsiniz. Bunun için öncelikle bir niyet mesajı oluşturmalısınız. Örnek olarak “Kolyem, her daim neşenin enerjisiyle doluyor ve onun enerjisini yayıyor. Bu enerjiyle beni mutlu, neşeli ve şanslı kılıyor.” Bu şekilde bir cümle oluşturduktan sonra her gün düzenli olarak (mümkünse aynı saatte) avucunuzun içine kolyenizi alıp, cümleyi tekrarlarsınız. Cümleyi bir yandan tekrarlarken bir yandan da hayatınızdaki en neşeli, şanslı anları gözünüzde canlandırabilirsiniz. Olabildiğince şansa ve neşeye dair anıları hatırlayarak o enerjiyi odaklayın. Duygular, enerjiyi odaklamanın en kolay yoludur. Ardından tüm anılarla beraber size şans getirmesi için altın rengi bir enerjiyi imajine edin ve ellerinizden eşyaya aktarın. Bunu günlük olarak yaptığınızda belli bir süre sonra o eşyanız yüklediğiniz enerjiyi yaymaya başlayacaktır. Önemli olan inanmak ve bunu düzenli yapmaktır. Şifa için yeşil rengi, sevgi için kırmızıyı kullanabilirsiniz. Bu meditatif çalışmayı daha da geliştirebilirsiniz.
Evsel Enerji Dönüşümü
Dünya’da ve bizde enerjisel bir düzen olduğu gibi evimizde de enerjisel bir düzen ve ciddi dönüşümler mevcuttur. Evler, zaman içinde biriktirilen enerjiyle bir nevi canlılık kazanmaya başlarlar. Parapsikolojinin ciddi bir ilgi alanını oluşturan bu fenomen birçok araştırmacı tarafından poltergeist olaylarını (kötü ruhların dadanması) çürütmek için kullanılmıştır. Poltergeist vakalarının birçoğunda evde ya enerjisi yüksek bir kişi bulunmakta (telekinetik patlamalar) veyahut evde yapılan yoğun enerjisel çalışmalar sonucu evde birikmiş yoğun enerji patlamaları ve dönüşümleri tespit edilmiştir.
Haliyle sürekli kavga yaşanan bir ev, belli bir süre sonra huzursuzluk yayarken, huzurlu bir ailenin yaşadığı ev ise huzuru absorbe edeceğinden, ilerleyen zamanlarda huzuru ve bereketi yayınımlayacaktır. Aynı şekilde bolca dua edilen bir evin enerjisel alanınını veya bundan önce önemli bir zata (bir ermişe ya da çok iyi birine) yuva olmuş evlerde vuku bulan ruhsal olayları (ışıklı varlıkların görülmesi, hiç tükenmeyen yemekler, ilginç rüyalar..) hepimiz duymuş hatta şahit olmuşuzdur.
Hal böyle olunca eski bir eve taşındığımızda, o evin enerjisini tabiri caizse sıfırlamamız ve temizlememiz bizim için önemlidir. Zira evin enerjisiyle bizim enerjimizin uyumlu olması çok önemlidir. Bir evde enerjisel dönüşümü en iyi sağlayan araç bir ametist kristalidir. Ametist kristali negatif enerjiyi, pozitif enerjiye dönüştürerek evin enerjisini temizler ve tazeler. Bu yüzden her evde, en çok kullanılan odada bir ametist bulundurulması her daim tavsiye edilir. Bunun dışında badana yapmak, meditatif konuma geçip ışıkla evi temizleme çalışmaları yapmak, tuzlu su ile evi temizlemek ya da evin dört köşesine küçük bir kavanoz içinde tuz yerleştirmek bu enerjisel dönüşüm çalışmalarından bazılarıdır.
Tuz, negatif enerjiyi sölümleyen koruyucu bir etkiye sahiptir. Bu yüzden yıkama suyunuza kaya tuzu eklemeniz faydalı olabileceği gibi evinizin köşelerinde tuz kaseleri bulundurmakta bu enerjisel dönüşümü olumluya çevirecektir. Bunun yanı sıra badana yapmak her ne kadar aşırı fiziksel bir eylem gibi gözükse de, evin enerjisini tazelemede en iyi yöntemlerden biridir. Zaten birçoğumuzda içgüdüsel olarak yeni bir eve girdiğimizde badana yapma isteği taşırız. Bunun yanı sıra ara sıra evi adaçayı ile tütsülemekte enerjisel dönüşümün bizim lehimize olmasında faydalı olacaktır. Yine adaçayı da evin enerjisini tazelemede ve olumsuz enerji artıklarını temizlemede faydalı bir tütsüdür.
Ülkesel Enerji Dönüşümü
Ülkesel enerji dönüşümler, en sarsıcı ve ilginç dönüşümlerdir. Bunlar kendilerini siyasi ve hukuki dönüşümler olarak kendilerini gösterirler. Bilhassa Türkiye gibi kilit bir ülkede bu tür dönüşümler daha sert ve ani gelişmektedir. Çünkü Türkiye, tabiri caizse bir “kapı” görevi görmektedir. Bunca yüzyıldır birçok uygarlığa ev sahipliği yapan Anadolu topraklar, eski çağlardan beri ciddi dönüşümlere ev sahipliği yapmıştır. Şüphesiz bunda, coğrafik konumun kritikliği çok büyük etkendir.
Madde manayı, manada maddeyi etkilediği için bu siyasi çatışmalar aslında ruhsal çatışmaların bir göstergesidir. En güçlü ve sağlam dönüşümler, en sert kinetik hareketlerden doğar.
Kum Seli
Bahsettiğimiz gibi her şey seyir halindedir ve değişip, dönüşmektedir. Bu dönüşümde bize düşen değişimlere direnmemek, onları bizim yararımıza kullanmaktır. Mevlana’nın dediği gibi “Şu akıp giden kum seline bak; Ne durması var, ne dinlenmesi, Bak birdenbire nasıl bozuluyor dünya, Nasıl atıyor bir başka dünyanın temelinihttp://www.mumsema.com/images/smilies/nokta.gifhttp://www.mumsema.com/images/smilies/nokta.gifhttp://www.mumsema.com/images/smilies/nokta.gif Enerjisel dönüşüm ister bilimsel anlamda olsun isterse ruhsal, her daim gerçekleşmektedir. Elimizi kaldırırken dahi biyolojik olarak meydana gelen enerjisel dönüşümün mekaniği muazzam derecede gelişmiştir, aynı şekilde ruhsal enerji dönüşümleri de bir o kadar girifttir ve kaçınılmazdır. Her hareket, her niyet, her süreç bir dönüşüm ve değişimdir. Her değişimde yeni bir dünyaya, yeni bir gelişime tekabül eder. Bu süreçte hepimize düşen değişimlerden faydalanmaktır.  Reader Digest’ten şu dua gibi “Ey Tanrım! Bana değiştirebilecek şeyleri, değiştirecek cesareti, değiştirilemeyecek veya değiştirilmesine lüzum olmayan şeyleri kabul edecek kuvveti ve bu iki şeyi birbirinden ayırabilecek bilgeliği de ver

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder